BEKİR ÖZCAN
Köşe Yazarı
BEKİR ÖZCAN
 

GÜVENSİZLİĞİN VE TEKELLEŞMENİN DOĞURDUĞU FAİZ

Faiz yasağı, İslâm'ın temel ilkelerinden biridir. İslâm herhangi bir zarar ve mağduriyete yol açmayan insan ilişkilerine, düzgün bir çizgide seyreden hukukî ve ticarî hayata, prensip olarak müdahale etmemiş, sadece yanlış ve haksız uygulamalar konusunda insanları uyarmış, bu yönde bazı sınırlama ve kısıtlamalar getirmiştir. Faiz yasağı da bu kapsamdadır. İslamda faiz (riba) Fıkıh literatüründe ise ribâ, borç verilen bir parayı veya malı belli bir süre sonunda belirli bir fazlalıkla, yahut borç ilişkisinden doğan ve süresinde ödenmeyen bir alacağa ek vade tanıyıp bu süreye karşılık onu fazlalıkla geri almanın veya bu şekilde alınan fazlalığın adıdır. Türkçe’de kullanılan “faiz” kelimesi de Arapça kökenli olup genelde ribâ ile eş anlamlı kabul edilir. Kur’an’da sekiz yerde geçen ribâ kelimesi, aynı içkide olduğu gibi dört aşamalı tedrici bir yasaklama yoluna gidilerek en son aşamada Allah tarafından net bir ifadeyle yasaklanmıştır.(Bakara 275-279) Hadislerde ise ribâ kavramına farklı olarak literatürdeki vade faizi - fazlalık faizi (ribe’n-nesîe - ribe’l-fadl) veya borç faizi - alışveriş faizi (ribe’d-deyn - ribe’l-bey‘) şeklindeki faiz çeşitlerine de yer verilmiştir. İslâm’ın izin verdiği vadeli satış türü bedellerden birinin para diğerinin mal olduğu muameledir. Paralı bir muamelede ister mal peşin, para vadeli, ister para peşin, mal vadeli olsun alım satım câizdir. Hadis literatüründe, Kur’an’da yer alan borç faizi ve sadece sünnetin koyduğu alışveriş faizi olmak üzere iki grup hükmün bulunduğu tesbit edilmektedir. Hz peygamberin veda hutbesinde “faizin her çeşidi kaldırılmış ve ayağımın altındadır.” buyurarak daha sonra çıkabilecek faiz çeşitlerinin de aynı hükme dahil olduğunu belirtmiştir. İslamdan önce faiz Faiz yasağı İstanbul başlamış olmayıp uzun bir geçmişi vardır Yahudilik ve hristiyanlıkta da faiz yasağı olmakla birlikte Yahudiler tevrat’ı tahrif ederek faizi kendi aralarında yasak sayıp kendilerinden olmayanlara karşı serbest saymışlardır. Kur’an’da Yahudilerin bu tutumuna değinilmekte yasaklandığı halde faiz alıp vermenin yol açtığı sonuçlardan söz edilmektedir. (Nisa 160-161) Kur’ân-ı Kerîm’in faizin yahudilere yasaklandığını haber vermesi faizin kaynağına dikkat çekmesi bakımından önemlidir. Zira Arap toplumunda faizin yaygınlaşmasının önemli sebeplerinden biri de onların komşuları olan yahudilerin uygulamalarıdır. Faizsiz bir sistem mümkündür Bu Tasarrufların sermaye birikimine ve yatırıma dönüştürülmesi, sermayeye üretim ve kârdan pay verilmesi ve yatırımlar için kredi temininin tek yolu şüphesiz ki faiz değildir. Ancak bütün bunlar için alternatif faizsiz kurum ve modeller geliştirilemediğinden müslüman toplumlarda faiz sisteminin giderek güçlendiği, âdeta istemeyerek de olsa kabullenilme aşamasına gelindiği de bir gerçektir. Bu olumsuz gelişmeler sonucudur ki İslâm dünyasında özellikle yakın zamanlarda faizsiz ekonomik model arayışları hızlanmış, sermaye sahibiyle yatırımcıyı kâr ve zararda ortaklık esasına göre bir araya getiren aracı kurumların nasıl oluşturulabileceği, ayrıca faizsiz sermaye birikimi ve faizsiz kredi gibi ekonomik konular İslâm iktisatçıları arasında tartışılmaya başlanmıştır. İslâm ülkelerinde çeyrek asırlık geçmişi bulunan faizsiz banka veya İslâm bankası uygulamaları bu çabaların sonucu olarak vücut bulmuştur. Güven eksikliğinden beslenen faiz kurumu Bireylerin kendi aralarında İslam’ın ön görmüş olduğu karz-ı hasen-karşılıksız borç uygulamalarının bazı olumsuz olaylardan kaynaklı inkıtaya uğraması sebebiyle toplumun kendi içinde nakit ihtiyacını karşılamakta zorlanmasının neticesi olarak faiz ile borç para veren kurumların giderek arttığına şahit olmaktayız. İşin ilginç bir yanı da her yıl en yüksek karı açıklayan şirketlerin yine bu kurumlardan olmasıdır. Toplum kendi içindeki birbirine olan güveni tesis edemeği müddetçe ekonomik olarak sermayenin belirli ellerde toplanarak üretim ve istihdamın azalmasına sebebiyet vermektedir. İslam’ın onay vermediği finansal sistemler kısa vade de kazançlı görünseler dahi, uzun vade de hem bireysel hem de ülke ekonomisi adına her zaman hüsran ile neticelenmeye mecburdur.
Ekleme Tarihi: 10 Haziran 2022 - Cuma

GÜVENSİZLİĞİN VE TEKELLEŞMENİN DOĞURDUĞU FAİZ

Faiz yasağı, İslâm'ın temel ilkelerinden biridir. İslâm herhangi bir zarar ve mağduriyete yol açmayan insan ilişkilerine, düzgün bir çizgide seyreden hukukî ve ticarî hayata, prensip olarak müdahale etmemiş, sadece yanlış ve haksız uygulamalar konusunda insanları uyarmış, bu yönde bazı sınırlama ve kısıtlamalar getirmiştir. Faiz yasağı da bu kapsamdadır.

İslamda faiz (riba)

Fıkıh literatüründe ise ribâ, borç verilen bir parayı veya malı belli bir süre sonunda belirli bir fazlalıkla, yahut borç ilişkisinden doğan ve süresinde ödenmeyen bir alacağa ek vade tanıyıp bu süreye karşılık onu fazlalıkla geri almanın veya bu şekilde alınan fazlalığın adıdır. Türkçe’de kullanılan “faiz” kelimesi de Arapça kökenli olup genelde ribâ ile eş anlamlı kabul edilir.

Kur’an’da sekiz yerde geçen ribâ kelimesi, aynı içkide olduğu gibi dört aşamalı tedrici bir yasaklama yoluna gidilerek en son aşamada Allah tarafından net bir ifadeyle yasaklanmıştır.(Bakara 275-279) Hadislerde ise ribâ kavramına farklı olarak literatürdeki vade faizi - fazlalık faizi (ribe’n-nesîe - ribe’l-fadl) veya borç faizi - alışveriş faizi (ribe’d-deyn - ribe’l-bey‘) şeklindeki faiz çeşitlerine de yer verilmiştir.

İslâm’ın izin verdiği vadeli satış türü bedellerden birinin para diğerinin mal olduğu muameledir. Paralı bir muamelede ister mal peşin, para vadeli, ister para peşin, mal vadeli olsun alım satım câizdir. Hadis literatüründe, Kur’an’da yer alan borç faizi ve sadece sünnetin koyduğu alışveriş faizi olmak üzere iki grup hükmün bulunduğu tesbit edilmektedir. Hz peygamberin veda hutbesinde “faizin her çeşidi kaldırılmış ve ayağımın altındadır.” buyurarak daha sonra çıkabilecek faiz çeşitlerinin de aynı hükme dahil olduğunu belirtmiştir.

İslamdan önce faiz

Faiz yasağı İstanbul başlamış olmayıp uzun bir geçmişi vardır Yahudilik ve hristiyanlıkta da faiz yasağı olmakla birlikte Yahudiler tevrat’ı tahrif ederek faizi kendi aralarında yasak sayıp kendilerinden olmayanlara karşı serbest saymışlardır. Kur’an’da Yahudilerin bu tutumuna değinilmekte yasaklandığı halde faiz alıp vermenin yol açtığı sonuçlardan söz edilmektedir. (Nisa 160-161)

Kur’ân-ı Kerîm’in faizin yahudilere yasaklandığını haber vermesi faizin kaynağına dikkat çekmesi bakımından önemlidir. Zira Arap toplumunda faizin yaygınlaşmasının önemli sebeplerinden biri de onların komşuları olan yahudilerin uygulamalarıdır.

Faizsiz bir sistem mümkündür

Bu Tasarrufların sermaye birikimine ve yatırıma dönüştürülmesi, sermayeye üretim ve kârdan pay verilmesi ve yatırımlar için kredi temininin tek yolu şüphesiz ki faiz değildir. Ancak bütün bunlar için alternatif faizsiz kurum ve modeller geliştirilemediğinden müslüman toplumlarda faiz sisteminin giderek güçlendiği, âdeta istemeyerek de olsa kabullenilme aşamasına gelindiği de bir gerçektir. Bu olumsuz gelişmeler sonucudur ki İslâm dünyasında özellikle yakın zamanlarda faizsiz ekonomik model arayışları hızlanmış, sermaye sahibiyle yatırımcıyı kâr ve zararda ortaklık esasına göre bir araya getiren aracı kurumların nasıl oluşturulabileceği, ayrıca faizsiz sermaye birikimi ve faizsiz kredi gibi ekonomik konular İslâm iktisatçıları arasında tartışılmaya başlanmıştır. İslâm ülkelerinde çeyrek asırlık geçmişi bulunan faizsiz banka veya İslâm bankası uygulamaları bu çabaların sonucu olarak vücut bulmuştur.

Güven eksikliğinden beslenen faiz kurumu

Bireylerin kendi aralarında İslam’ın ön görmüş olduğu karz-ı hasen-karşılıksız borç uygulamalarının bazı olumsuz olaylardan kaynaklı inkıtaya uğraması sebebiyle toplumun kendi içinde nakit ihtiyacını karşılamakta zorlanmasının neticesi olarak faiz ile borç para veren kurumların giderek arttığına şahit olmaktayız. İşin ilginç bir yanı da her yıl en yüksek karı açıklayan şirketlerin yine bu kurumlardan olmasıdır. Toplum kendi içindeki birbirine olan güveni tesis edemeği müddetçe ekonomik olarak sermayenin belirli ellerde toplanarak üretim ve istihdamın azalmasına sebebiyet vermektedir. İslam’ın onay vermediği finansal sistemler kısa vade de kazançlı görünseler dahi, uzun vade de hem bireysel hem de ülke ekonomisi adına her zaman hüsran ile neticelenmeye mecburdur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.