ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

İNSAN NEYDİ?

Söylenmesi ne kadar güç cümle varsa hepsini bavuluma koyup gidiyorum… Umudum yok, tükenmiş değil elbet bir güneş doğumuna saklandı ama o zamana dek ne yaparım, nasıl yaparım soruları yabancı… Dış kapının önünün de bekleyen bekçi misali, evimin penceresinden izliyorum gökyüzünü, sanki açık ceza evi notları misali ajandam da yarım yarım kalmış satırlar…    Ben diyeyeyim Eylül siz söyleyin Ekim… Kaldırımda tutunamayan ağaçların yaprakları niye, nasıl yenik düştükleri belli değil. Aklım almıyor, duygularım kifayetsiz kalıyor olan biteni anlatmak için… Sevgiye yer yok lügatim de kırgınlıklarımı serpiştirdim bu sene ömrümün üzerine…    Bilmiyorum ekim geliyor ondan mıdır bu hüzün yağmur yağsa, ıslansam, sırılsıklam olsam… Olsam neye yarar ki? Deli derler… Kim der? …İnsanlar(!) insanlar mı? … Peki İnsan dediğin kişi ya da kişilerin duygularımı yok mu, bilmezler mi yağmurun verdiği huzuru? Bilirler mi? Zannetmem… Dedikodu torbasından çıkacak birkaç laf ile önüne sürülür bir öğün…    Olmaz, olmayacak bu şekilde… Söylenmesi ne kadar güç cümle varsa hepsini bavuluma koyup gitmek istiyorum. Ben diyeyim İstanbul sende doğunun en ücra köşesi… Ne fark eder ki orada da yok mu, İnsan?    Sahi neydi bu İnsan, kimdi… Duygusu, düşüncesi, hayata bakış açısı ya da gayesi var mıydı? Bilmiyorum… Bilmek dahi istemiyorum… Körelmiş duyguların, aptalca saptanmış düşünceleri olanlara insan diyemiyorum… Hayvanın yapmadığı muameleyi yapana İnsan nasıl derim? Nereye baksam laf… Nereye baksam dedikodu… Nefsim bile filanca diyor… Peki, ben, İnsan mıyım?    Kurduğum hayalleri düşünüyorum, hayallerim ile baş başa kalıyorum… Eski bir Anadolu marka araçtı, henüz araba kullanmasını bilmez arabanın içinde uzaklara dalıp ; “Birgün buralardan gideceğim” derdim… Uzun yolların hayalini kurar ve atların pervasız, doludizgin koşuşmalarını kıskanırdım… Ben en çok hayvanları kıskandım, İnsanlardan daha iyi oldukları için galiba… bir kuş mesela; nasıl da özgür, nasıl da gökyüzüne bağlı… Peki ya köpek… Nasıl vefalı sadakat dolu…    Bir yol türküsü tutturup gitmek istiyorum yolun sağı solu belli değil yeter ki yola çıkayım… Çünkü ben; en çok uzaklara ve atlara hayrandım birde gökyüzüne… Gökyüzünde buluşan gözlere… Bu yüzden şehrin en kalabalık sokağında bile yağmur yağarken kollarımı açıp dünyayı kucaklardım ve anlardım en büyük zenginliğin yürekte olduğunu…    Birde gözlerimi kapatıp sen o aralıkta isen Eylül için yazılan bütün sözler yavan olur kalırdı…    İnsan olmak istiyorum, İnsan kalmak ve İnsanca yaşamanın ne demek olduğunu anlatmak… Beyinlerdeki zincirleri kırmak bu uğurda kalemimle savaşmak ve dolu dizgin İnsanlığı sevmek…    İnsanca kalabilmek umuduyla, Saygılar...
Ekleme Tarihi: 21 Eylül 2020 - Pazartesi

İNSAN NEYDİ?

Söylenmesi ne kadar güç cümle varsa hepsini bavuluma koyup gidiyorum… Umudum yok, tükenmiş değil elbet bir güneş doğumuna saklandı ama o zamana dek ne yaparım, nasıl yaparım soruları yabancı… Dış kapının önünün de bekleyen bekçi misali, evimin penceresinden izliyorum gökyüzünü, sanki açık ceza evi notları misali ajandam da yarım yarım kalmış satırlar… 

 

Ben diyeyeyim Eylül siz söyleyin Ekim… Kaldırımda tutunamayan ağaçların yaprakları niye, nasıl yenik düştükleri belli değil. Aklım almıyor, duygularım kifayetsiz kalıyor olan biteni anlatmak için… Sevgiye yer yok lügatim de kırgınlıklarımı serpiştirdim bu sene ömrümün üzerine… 

 

Bilmiyorum ekim geliyor ondan mıdır bu hüzün yağmur yağsa, ıslansam, sırılsıklam olsam… Olsam neye yarar ki? Deli derler… Kim der? …İnsanlar(!) insanlar mı? … Peki İnsan dediğin kişi ya da kişilerin duygularımı yok mu, bilmezler mi yağmurun verdiği huzuru? Bilirler mi? Zannetmem… Dedikodu torbasından çıkacak birkaç laf ile önüne sürülür bir öğün… 

 

Olmaz, olmayacak bu şekilde… Söylenmesi ne kadar güç cümle varsa hepsini bavuluma koyup gitmek istiyorum. Ben diyeyim İstanbul sende doğunun en ücra köşesi… Ne fark eder ki orada da yok mu, İnsan? 

 

Sahi neydi bu İnsan, kimdi… Duygusu, düşüncesi, hayata bakış açısı ya da gayesi var mıydı? Bilmiyorum… Bilmek dahi istemiyorum… Körelmiş duyguların, aptalca saptanmış düşünceleri olanlara insan diyemiyorum… Hayvanın yapmadığı muameleyi yapana İnsan nasıl derim? Nereye baksam laf… Nereye baksam dedikodu… Nefsim bile filanca diyor… Peki, ben, İnsan mıyım? 

 

Kurduğum hayalleri düşünüyorum, hayallerim ile baş başa kalıyorum… Eski bir Anadolu marka araçtı, henüz araba kullanmasını bilmez arabanın içinde uzaklara dalıp ; “Birgün buralardan gideceğim” derdim… Uzun yolların hayalini kurar ve atların pervasız, doludizgin koşuşmalarını kıskanırdım… Ben en çok hayvanları kıskandım, İnsanlardan daha iyi oldukları için galiba… bir kuş mesela; nasıl da özgür, nasıl da gökyüzüne bağlı… Peki ya köpek… Nasıl vefalı sadakat dolu… 

 

Bir yol türküsü tutturup gitmek istiyorum yolun sağı solu belli değil yeter ki yola çıkayım… Çünkü ben; en çok uzaklara ve atlara hayrandım birde gökyüzüne… Gökyüzünde buluşan gözlere… Bu yüzden şehrin en kalabalık sokağında bile yağmur yağarken kollarımı açıp dünyayı kucaklardım ve anlardım en büyük zenginliğin yürekte olduğunu… 

 

Birde gözlerimi kapatıp sen o aralıkta isen Eylül için yazılan bütün sözler yavan olur kalırdı… 

 

İnsan olmak istiyorum, İnsan kalmak ve İnsanca yaşamanın ne demek olduğunu anlatmak… Beyinlerdeki zincirleri kırmak bu uğurda kalemimle savaşmak ve dolu dizgin İnsanlığı sevmek… 

 

İnsanca kalabilmek umuduyla, Saygılar...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.