BEKİR ÖZCAN
Köşe Yazarı
BEKİR ÖZCAN
 

Koruyucu aile mi, evlatlık mı?

Aile kurumunun en güzel meyvesi olan çocuklarımız en değerli varlıklarımızdır. Her çocuğun sağlıklı bir aile ve yaşama hakkı vardır. Ancak savaşlar afetler boşanmalar vb. nedenlerle aile düzeni bozulan bu yavruların güvenli bir aile tarafından bakım ve korunma ihtiyacı doğmaktadır.   Konunun psikolojik ve sosyolojik olduğu kadar dini bir boyutu da vardır. İlk dönem arap toplumunda çocukların evlat edinilmesinde dinen mahzur görülmediğinden Hz. Peygamber, kölesi iken azat ettiği Zeyd b. Harise’yi kendine evlatlık olarak alıp himaye etmiştir. Hatta halk arasında Muhammed’in oğlu Zeyd diye çağrılır olmuştu. Daha sonra  yaygın olan bu evlatlık uygulaması kesin olarak Kuran da (Ahzab,33/3-4) yasaklanmıştır.   Toplumda ki bu köklü alışkanlığı tamamen kırmak için ilk anda çekingen kalan Hz. Peygamber yine vahyin gereği olarak eski evlatlığı olan Zeyd’in boşadığı hanımı Zeyneb ile evlenerek Hz. Zeyneb’in hukuken kendi gelini olmayıp bilakis yabancı bir kadın hükmünde olduğunu bizzat uygulayarak göstermesi (Ahzab,33/37) istenmiştir. Bunun tabii bir sonucu olarak evlatlık çocuğun nesebi, evlat edinene bağlanmaz, yani soyadını alamaz. Aralarında mahremiyet meydana gelmez, evlilik yapmaya engel bir durum yoktur ve mirasçılık ilişkisi doğmaz. Kısaca her ne kadar çocukluğundan beri bakımını üstlenilmiş beraber yaşamış olsalar dahi dinen yabancı bir birey olarak kabul edilmektedir.   İslam’ın evlatlık müessesesini kaldırması, yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklarla ilgilenilmeyeceği anlamına gelmez. Zira yüce Kuran’da çaresiz kimselere sahip çıkılması, yetimlerin himaye edilmesi istenmekte, yetimi hor gören, yoksulu gözetmeyen kişiler ise kınanmaktadır.(Maun, 2-3)  Hz. Peygamber’in çocuklara şefkat ve merhamet gösterilmesi hususunda özel bir hassasiyeti olduğu ve tavsiye ettiği malumdur. (Müslim,Fedail,51,65)   Bu itibarla, sevgiye, şefkate ve korumaya muhtaç kimsesiz, yetim çocuklar, kendilerine yardım eli uzatılarak günümüzde ki aile bakanlığımıza ait koruyucu aile kavramı gibi denetimli evlerde veya çocuk yuvalarında himaye edilmeli, eğitiminin verilerek sanat ve meslek sahibi yapılarak topluma kazandırılmalıdır. Fakat bunu yapmak için hiçbir kimsenin, çocuğun kendi soy kütüğü ile ilişkisini kesmeye, öz ana babasını unutturmaya hakkı olmadığı gibi kanuni mirasçıları arasına katma, aile içi tesettür ve mahremiyet bakımından öz evlat gibi davranması da doğru değildir. Bunun yerine İslam’ın tavsiyesi; koruma altına almak, bakmak, büyütmek, ihtiyaçlarını karşılamak, hukuk ve helal-haram kuralları bakımından ona öz çocuk gibi değil, ilgilenilmesi gereken bir din kardeşi gibi görerek muamele etmektir.   Aynı konu deprem gibi afetlerle ailelerinden ayrı kalmış veya tamamını kaybetmiş çocukların güvenli bir aile yuvasına kavuşturulması açısından bugün de ciddi önem arz etmektedir. Yıllardır çocuk hasreti çeken veya imkanı geniş olup yardımcı olmak isteyenler için büyük bir fazilet olup darda kalan kimsesiz birine yardım etmenin karşılığı cennette Hz. Peygamber ile yan yana beraber olma müjdesi olacaktır. (Hz. Peygamber (s.a.s.), işaret ve orta parmağını göstererek “Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız.” Buhari, Edeb, 24)
Ekleme Tarihi: 08 Mart 2023 - Çarşamba

Koruyucu aile mi, evlatlık mı?

Aile kurumunun en güzel meyvesi olan çocuklarımız en değerli varlıklarımızdır. Her çocuğun sağlıklı bir aile ve yaşama hakkı vardır. Ancak savaşlar afetler boşanmalar vb. nedenlerle aile düzeni bozulan bu yavruların güvenli bir aile tarafından bakım ve korunma ihtiyacı doğmaktadır.

  Konunun psikolojik ve sosyolojik olduğu kadar dini bir boyutu da vardır. İlk dönem arap toplumunda çocukların evlat edinilmesinde dinen mahzur görülmediğinden Hz. Peygamber, kölesi iken azat ettiği Zeyd b. Harise’yi kendine evlatlık olarak alıp himaye etmiştir. Hatta halk arasında Muhammed’in oğlu Zeyd diye çağrılır olmuştu. Daha sonra  yaygın olan bu evlatlık uygulaması kesin olarak Kuran da (Ahzab,33/3-4) yasaklanmıştır.

  Toplumda ki bu köklü alışkanlığı tamamen kırmak için ilk anda çekingen kalan Hz. Peygamber yine vahyin gereği olarak eski evlatlığı olan Zeyd’in boşadığı hanımı Zeyneb ile evlenerek Hz. Zeyneb’in hukuken kendi gelini olmayıp bilakis yabancı bir kadın hükmünde olduğunu bizzat uygulayarak göstermesi (Ahzab,33/37) istenmiştir. Bunun tabii bir sonucu olarak evlatlık çocuğun nesebi, evlat edinene bağlanmaz, yani soyadını alamaz. Aralarında mahremiyet meydana gelmez, evlilik yapmaya engel bir durum yoktur ve mirasçılık ilişkisi doğmaz. Kısaca her ne kadar çocukluğundan beri bakımını üstlenilmiş beraber yaşamış olsalar dahi dinen yabancı bir birey olarak kabul edilmektedir.

  İslam’ın evlatlık müessesesini kaldırması, yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklarla ilgilenilmeyeceği anlamına gelmez. Zira yüce Kuran’da çaresiz kimselere sahip çıkılması, yetimlerin himaye edilmesi istenmekte, yetimi hor gören, yoksulu gözetmeyen kişiler ise kınanmaktadır.(Maun, 2-3)  Hz. Peygamber’in çocuklara şefkat ve merhamet gösterilmesi hususunda özel bir hassasiyeti olduğu ve tavsiye ettiği malumdur. (Müslim,Fedail,51,65)

  Bu itibarla, sevgiye, şefkate ve korumaya muhtaç kimsesiz, yetim çocuklar, kendilerine yardım eli uzatılarak günümüzde ki aile bakanlığımıza ait koruyucu aile kavramı gibi denetimli evlerde veya çocuk yuvalarında himaye edilmeli, eğitiminin verilerek sanat ve meslek sahibi yapılarak topluma kazandırılmalıdır. Fakat bunu yapmak için hiçbir kimsenin, çocuğun kendi soy kütüğü ile ilişkisini kesmeye, öz ana babasını unutturmaya hakkı olmadığı gibi kanuni mirasçıları arasına katma, aile içi tesettür ve mahremiyet bakımından öz evlat gibi davranması da doğru değildir. Bunun yerine İslam’ın tavsiyesi; koruma altına almak, bakmak, büyütmek, ihtiyaçlarını karşılamak, hukuk ve helal-haram kuralları bakımından ona öz çocuk gibi değil, ilgilenilmesi gereken bir din kardeşi gibi görerek muamele etmektir.

  Aynı konu deprem gibi afetlerle ailelerinden ayrı kalmış veya tamamını kaybetmiş çocukların güvenli bir aile yuvasına kavuşturulması açısından bugün de ciddi önem arz etmektedir. Yıllardır çocuk hasreti çeken veya imkanı geniş olup yardımcı olmak isteyenler için büyük bir fazilet olup darda kalan kimsesiz birine yardım etmenin karşılığı cennette Hz. Peygamber ile yan yana beraber olma müjdesi olacaktır. (Hz. Peygamber (s.a.s.), işaret ve orta parmağını göstererek “Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız.” Buhari, Edeb, 24)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
İsmail tahmaz
(08.03.2023 17:34 - #193)
Aynen hocam güzel olmuş kalemine sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.