VAHAP DABAKAN
Köşe Yazarı
VAHAP DABAKAN
 

ABD’de takke düştü kel göründü!

PİRİNCİN TAŞLARI                                                                                                     Trump, Kudüs kararını imzalayınca, “Hah işte Yahudi bu, diyenler oldu. Trump, Musevi değil presbiteryendir. Presbiteryenler ise Hıristiyanlığın piskoposluğu reddeden, ihtiyar meclisiyle yönetilen kalvinist bir mezhebi ve Protestan kilisesinin en büyük cemaatidir. Yani Trump Hıristiyan’dır. Kendi inancı için ‘Harika bir din’ dese de, önceki cumhuriyetçi başkanlara nazaran en az dindar tavır sergiliyor. Trump, dindar olmamasına rağmen seçildi…        Trump, ABD elçiliğini Tel Aviv'den alıp Kudüs'ü İsrail başkenti olarak tanıması dini değil, siyasi bir karar. Bu kararın neden önemli olduğunu anlamak için, öncesine bakmak gerekir. İsrail Doğu Kudüs'ü 1967'de işgal etti ve 1980'de ise ilhak etti. Yani kendi egemenliği altına aldı ve bütün Kudüs'ü “Bölünmez Ebedi Şehir” ilan etti. İsrail'in 1980'de ki ilhakı Birleşmiş Milletler tarafından tanınmıyor. BM 1974'ten beri, en son 2015'te tekrar kararlaştırılan çözümü İsrail - Filistin konusunda iki bağımsız devleti öngörüyor. Onun için ülkelerin elçilikleri hep Tel Aviv'dedir. Trump'ın bu kararının yankısı aslında budur; Yani BM kararını ihlal etmesidir...        ABD, Elçiliklerini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıma ve İsrail'in başkenti kabul etme kararı, Trump'ın kararı değildir. Bu karar 24 Ekim 1995'te ABD senatosu cumhuriyetçilerin 4 ve demokratların 1 ret oyuna karşılık toplam 93 kabul oyu ile 'Jerusalem Embassy Act' ismi ile kabul edilmiştir. Bu kanuna ile ABD aslında Kudüs'ü 1995'de İsrail’in başkenti olarak kabul etti ve elçiliğinin Kudüs'e taşınması 1999'a kadar gerçekleşmiş olacaktı…        ABD eski başkanı Clinton ‘Ortadoğu barış sürecini tehlikeye sokar’ diye kanunu imzalamadı. ABD başkanlarının önüne konan bu kanunu 6 aylığına sürekli ertelediler. Trump ise başkan adaylığında bu kanunu ertelemeyeceğini ve imzalayacağı sözünü verdi. Trump, Yahudi Lobisinin etkisi altında seçim sözünde durmanın siyasi kararını verdi. Trump'ın kararı imzalaması sadece ABD'nin tarafını beli etmesine değil, dünyanın arkasına saklanabileceği diplomatik yalanların ortadan kalkmasının fitilini ateşlemiş oldu…        Bu karar ABD'nin Müslümanların Doğu Kudüs'te dini hakları hiçe saydığının ve ABD'nin İsrail-Filistin kavgasında ‘tarafsız’ olmadığının, aksine taraf olduğunu resmen göstermiştir. Çünkü ABD'nin senelerdir uyguladığı politika asla tarafsız değildi. Filistin’e verilen bazı göstermelik tavizler bir yana, genel olarak her zaman İsrail'in yanındaydı. Gösterdikleri diplomatik yol ise Filistinlilere İsrail'in taleplerini metazori kabul ettirmekten ibarettir. Hiç bir zaman gerçek ‘Barış Süreci’ olmadı. ‘Barış mı, toprak mı?’ kararına İsrail her zaman toprağı tercih etti ve uluslararası topluluk bir ‘Barış Süreci’ masalı ile Filistin tarafını avuttu…        BM’in iki Devlet Çözümü' yalanı da artık meşruiyetini kaybetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da toplantılarda gösterdiği haritayı eline alan herkes, İsrail egemenliğinde topraklara baktığında artık Filistin'in kuracağı bir kara parçası kalmadığı görülecektir.   Belki de, yalanların en acısı olan, '”Müslüman Dünyasının' Filistin'in yanında olması” yalanıydı. Her konuda ABD ile iş birliklerini ajitasyon için kullandıkları ‘ölen Filistinli çocuklardan’ daha çok başka Müslümanları öldürmek için ABD'den silah satın alan, taht ve koltuklarını korumak için kendi milletlerini aç, sefil, cahil bırakarak, John Amca'larının elini sımsıkı tutan, 'ABD ile dünyayı yönettikleri için şükreden', kendini BOP Eşbaşkanı ilan eden 7 milyon İsrail nüfusuna karşı, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, dik durdu. 175 milyon Müslüman’ın arkasına saklanacağı tarafsız ABD kalmadı…   Trump, bu karar ile kendilerini ılımlı, cici, demokrat süsü veren Müslüman ‘ortaklarının’ suratına şamarı vurdu. Radikal dinci, fundamentalist, selefilerin estirecekleri terör ve vahşete kendi mantıklarına göre ihtiyaç duydukları meşruiyeti kazandırmalarına gereken zemini hazırladı. Yakın gelecekte akacak kana, ölüme ve acıya gebe olacak. Bütün bu acıların odağı ise Kudüs… Kudüs, özellikle Doğu Kudüs, bu kavganın kalbiydi. Ne 1948, ne 1967, ne 1980, ne 2017... Müslümanlar Kudüs'ü 1917'nin Aralık ayında kaybetti. Takke düştü, kel göründü…
Ekleme Tarihi: 21 Aralık 2017 - Perşembe

ABD’de takke düştü kel göründü!

PİRİNCİN TAŞLARI                                                                                             

      

Trump, Kudüs kararını imzalayınca, “Hah işte Yahudi bu, diyenler oldu. Trump, Musevi değil presbiteryendir. Presbiteryenler ise Hıristiyanlığın piskoposluğu reddeden, ihtiyar meclisiyle yönetilen kalvinist bir mezhebi ve Protestan kilisesinin en büyük cemaatidir. Yani Trump Hıristiyan’dır. Kendi inancı için ‘Harika bir din’ dese de, önceki cumhuriyetçi başkanlara nazaran en az dindar tavır sergiliyor. Trump, dindar olmamasına rağmen seçildi…

      

Trump, ABD elçiliğini Tel Aviv'den alıp Kudüs'ü İsrail başkenti olarak tanıması dini değil, siyasi bir karar. Bu kararın neden önemli olduğunu anlamak için, öncesine bakmak gerekir. İsrail Doğu Kudüs'ü 1967'de işgal etti ve 1980'de ise ilhak etti. Yani kendi egemenliği altına aldı ve bütün Kudüs'ü “Bölünmez Ebedi Şehir” ilan etti. İsrail'in 1980'de ki ilhakı Birleşmiş Milletler tarafından tanınmıyor. BM 1974'ten beri, en son 2015'te tekrar kararlaştırılan çözümü İsrail - Filistin konusunda iki bağımsız devleti öngörüyor. Onun için ülkelerin elçilikleri hep Tel Aviv'dedir. Trump'ın bu kararının yankısı aslında budur; Yani BM kararını ihlal etmesidir...

      

ABD, Elçiliklerini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıma ve İsrail'in başkenti kabul etme kararı, Trump'ın kararı değildir. Bu karar 24 Ekim 1995'te ABD senatosu cumhuriyetçilerin 4 ve demokratların 1 ret oyuna karşılık toplam 93 kabul oyu ile 'Jerusalem Embassy Act' ismi ile kabul edilmiştir. Bu kanuna ile ABD aslında Kudüs'ü 1995'de İsrail’in başkenti olarak kabul etti ve elçiliğinin Kudüs'e taşınması 1999'a kadar gerçekleşmiş olacaktı…

      

ABD eski başkanı Clinton ‘Ortadoğu barış sürecini tehlikeye sokar’ diye kanunu imzalamadı. ABD başkanlarının önüne konan bu kanunu 6 aylığına sürekli ertelediler. Trump ise başkan adaylığında bu kanunu ertelemeyeceğini ve imzalayacağı sözünü verdi. Trump, Yahudi Lobisinin etkisi altında seçim sözünde durmanın siyasi kararını verdi. Trump'ın kararı imzalaması sadece ABD'nin tarafını beli etmesine değil, dünyanın arkasına saklanabileceği diplomatik yalanların ortadan kalkmasının fitilini ateşlemiş oldu…

      

Bu karar ABD'nin Müslümanların Doğu Kudüs'te dini hakları hiçe saydığının ve ABD'nin İsrail-Filistin kavgasında ‘tarafsız’ olmadığının, aksine taraf olduğunu resmen göstermiştir. Çünkü ABD'nin senelerdir uyguladığı politika asla tarafsız değildi. Filistin’e verilen bazı göstermelik tavizler bir yana, genel olarak her zaman İsrail'in yanındaydı. Gösterdikleri diplomatik yol ise Filistinlilere İsrail'in taleplerini metazori kabul ettirmekten ibarettir. Hiç bir zaman gerçek ‘Barış Süreci’ olmadı. ‘Barış mı, toprak mı?’ kararına İsrail her zaman toprağı tercih etti ve uluslararası topluluk bir ‘Barış Süreci’ masalı ile Filistin tarafını avuttu…

      

BM’in iki Devlet Çözümü' yalanı da artık meşruiyetini kaybetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da toplantılarda gösterdiği haritayı eline alan herkes, İsrail egemenliğinde topraklara baktığında artık Filistin'in kuracağı bir kara parçası kalmadığı görülecektir.

 

Belki de, yalanların en acısı olan, '”Müslüman Dünyasının' Filistin'in yanında olması” yalanıydı. Her konuda ABD ile iş birliklerini ajitasyon için kullandıkları ‘ölen Filistinli çocuklardan’ daha çok başka Müslümanları öldürmek için ABD'den silah satın alan, taht ve koltuklarını korumak için kendi milletlerini aç, sefil, cahil bırakarak, John Amca'larının elini sımsıkı tutan, 'ABD ile dünyayı yönettikleri için şükreden', kendini BOP Eşbaşkanı ilan eden 7 milyon İsrail nüfusuna karşı, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, dik durdu. 175 milyon Müslüman’ın arkasına saklanacağı tarafsız ABD kalmadı…

 

Trump, bu karar ile kendilerini ılımlı, cici, demokrat süsü veren Müslüman ‘ortaklarının’ suratına şamarı vurdu. Radikal dinci, fundamentalist, selefilerin estirecekleri terör ve vahşete kendi mantıklarına göre ihtiyaç duydukları meşruiyeti kazandırmalarına gereken zemini hazırladı. Yakın gelecekte akacak kana, ölüme ve acıya gebe olacak. Bütün bu acıların odağı ise Kudüs… Kudüs, özellikle Doğu Kudüs, bu kavganın kalbiydi. Ne 1948, ne 1967, ne 1980, ne 2017... Müslümanlar Kudüs'ü 1917'nin Aralık ayında kaybetti. Takke düştü, kel göründü…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.