VAHAP DABAKAN
Köşe Yazarı
VAHAP DABAKAN
 

Aşırı sıcaklarla birlikte yanan ciğerlerimiz!

Global dünya düzeninde iklimlerim değişmesiyle, yaz ortasında yaşanan aşırı sıcaklar. Bir yanda aşırı yağan yağmurlar, sel baskınları önüne ne gelirse alıp sürüklüyor. Evleri basan sular ve ölümlere neden olurken, diğer yandan da kurak geçen bölgelerde başlayan orman yangınları ise akciğerlerimizin yakıyor…        İçişleri Bakanlığı yayınladığı tebliğ ve Valilerin yasak kararıyla Ormanlık Bölgelere giriş ve İzinsiz ateş yakmaları yasaklandı. Sorumsuzca ateş yakanlar, tarlalarında anız yakanlar, ormanlara sıçrayan alevlerin ülkenin ciğerlerini yakacağını bilincinde olmalıdırlar…        Ormanlar bir ülkenin zenginliğidir. Özellikle ormanlar oksijen deposudur. Soluduğumuz temiz havayı unutmamalıyız!           Gazetecilik mesleğim icabı yıllardır o kadar çok yangın gördüm ki hep içim acımış ve yanan o ağaçları gördükçe sanki benim vücudum alev almış yanıyor gibi hissediyordum ama çaresizliğin ne olduğunu orada gözünüzün önünde alevlerin dil verdiği ve ormanların cayır cayır yandığını çıtırtı sesleri (Orman sanki dile geliyor. Beni yanmaktan kurtarın) der gibi gözyaşlarıyla yangını izlersiniz ama elinizden bir şey gelmemenin çaresizliğini yaşarsınız orada,  bir şey yapamazsınız… YILMAZ ÖZDİL İLE AZ DAHA YANACAKTIK!        Yıllar önce hiç unutamadığım bir anım; Yeni Asır Gazetesi’nde gece muhabiriydim. Sabaha karşı Kemalpaşa Nif Dağında bir orman yangını başlamıştı. Ben hemen gazetenin aracıyla yangın bölgesine hareket ederken, İstihbarat Servisinin tecrübeli şoförü Kaan Polat ve bu arada Gazetede çalışan bir Kardeşimiz Yılmaz Özdil, -“Vahap Ağabey, bende sizinle gelebilir miyim?” dediğinde tecrübe sahibi olması için tabi gelebilirsin Yılmazcığım” demiştim. Nif Dağına gecenin karanlığında Çam ağaçlarını alevlerin aydınlattığı yangın alanına vardığımızda ben fotoğraf çekiyordum. Ağaçların üzerinde yanan kozalakların bir mermi gibi fırlayacağını bilmiyorduk. Mermi gibi kilometrelerce ilerideki ormana düşen çam kozalakları orada da yangına başlıyordu. Sizin anlayacağınız ben, aracımız, Araç Şoförü Kaan Polat, Yılmaz Özdil iki orman arasında ateşlerin içerisinde kaldık duman, alevler az daha yanarak kül olacaktık. Bağırışımıza, araç kornası çalmamamıza ormancılar yetişerek bizi alevlerin arasından yanmaktan kurtarmışlardı. Orada bulduğumuz küçük bir su kaynağının başında elimizi yüzümüzü yıkadık ve kana kana su içip kurtuluşumuzun şerifine diyelim bir hatıra fotoğrafı çekilmiştik. (Evet, İsminden yanılmadığınız Bugünün çok ünlü yazarı Yılmaz Özdil) Kardeşimiz, Arkadaşımızla birlikte yaşadığımız talihsiz bir anıyı anlatmak istedim…        Yangınlarda, kimisi sabotaj, kimisi ihmal deniliyor. Yangın başlamaya görsün, alır başını gider. Bazen imkanların imkansızlaştığı bir ortamda yaşanan orman yangınları. Hani deriz ya, doğayla baş etmek zordur diye. Orman yangınlarıyla birlikte başlayan aşırı rüzgâr, sanki doğanın hırçınlığı hâkim oluyor maalesef. Bir deli rüzgâr sağa sola esip duruyor ve yangını adeta körüklüyor…        Hatay’da, Mersin de başlayan Orman yangını, ‘Soğuk Oluk’ tarafında başlayan orman yangını doğudan batıya doğru ilerledi. Aynı gün de Çanakkale, Muğla, İzmir Aliağa, Menemen, Daha birçok yerde başlayan Orman yangınlarıyla mücadele dilmeye çalışılıyor. Bu yangınlar iklim değişikliği aşırı sıcaklardan mı yoksa hainler tarafından sabotaj olarak mı yakılıyor?        Özellikle artık bizim de bir yangın söndürme uça ve helikoptere ihtiyacımız vardır. Milli Savunmaya uçaklar helikopterler yapan Mühendislerimiz varsa, artık dışarıdan yangın söndürme helikopteri, yangın söndürme uçaklarını da kendimiz imal etmeye başlamalıyız. Kiralamayalım ve Ülke ekonomisine zarar vermeyelim…
Ekleme Tarihi: 20 Temmuz 2023 - Perşembe

Aşırı sıcaklarla birlikte yanan ciğerlerimiz!

Global dünya düzeninde iklimlerim değişmesiyle, yaz ortasında yaşanan aşırı sıcaklar. Bir yanda aşırı yağan yağmurlar, sel baskınları önüne ne gelirse alıp sürüklüyor. Evleri basan sular ve ölümlere neden olurken, diğer yandan da kurak geçen bölgelerde başlayan orman yangınları ise akciğerlerimizin yakıyor…

       İçişleri Bakanlığı yayınladığı tebliğ ve Valilerin yasak kararıyla Ormanlık Bölgelere giriş ve İzinsiz ateş yakmaları yasaklandı. Sorumsuzca ateş yakanlar, tarlalarında anız yakanlar, ormanlara sıçrayan alevlerin ülkenin ciğerlerini yakacağını bilincinde olmalıdırlar…

       Ormanlar bir ülkenin zenginliğidir. Özellikle ormanlar oksijen deposudur. Soluduğumuz temiz havayı unutmamalıyız!   

       Gazetecilik mesleğim icabı yıllardır o kadar çok yangın gördüm ki hep içim acımış ve yanan o ağaçları gördükçe sanki benim vücudum alev almış yanıyor gibi hissediyordum ama çaresizliğin ne olduğunu orada gözünüzün önünde alevlerin dil verdiği ve ormanların cayır cayır yandığını çıtırtı sesleri (Orman sanki dile geliyor. Beni yanmaktan kurtarın) der gibi gözyaşlarıyla yangını izlersiniz ama elinizden bir şey gelmemenin çaresizliğini yaşarsınız orada,  bir şey yapamazsınız…

YILMAZ ÖZDİL İLE AZ DAHA YANACAKTIK!

       Yıllar önce hiç unutamadığım bir anım; Yeni Asır Gazetesi’nde gece muhabiriydim. Sabaha karşı Kemalpaşa Nif Dağında bir orman yangını başlamıştı. Ben hemen gazetenin aracıyla yangın bölgesine hareket ederken, İstihbarat Servisinin tecrübeli şoförü Kaan Polat ve bu arada Gazetede çalışan bir Kardeşimiz Yılmaz Özdil,

-“Vahap Ağabey, bende sizinle gelebilir miyim?” dediğinde tecrübe sahibi olması için tabi gelebilirsin Yılmazcığım” demiştim. Nif Dağına gecenin karanlığında Çam ağaçlarını alevlerin aydınlattığı yangın alanına vardığımızda ben fotoğraf çekiyordum. Ağaçların üzerinde yanan kozalakların bir mermi gibi fırlayacağını bilmiyorduk. Mermi gibi kilometrelerce ilerideki ormana düşen çam kozalakları orada da yangına başlıyordu. Sizin anlayacağınız ben, aracımız, Araç Şoförü Kaan Polat, Yılmaz Özdil iki orman arasında ateşlerin içerisinde kaldık duman, alevler az daha yanarak kül olacaktık. Bağırışımıza, araç kornası çalmamamıza ormancılar yetişerek bizi alevlerin arasından yanmaktan kurtarmışlardı. Orada bulduğumuz küçük bir su kaynağının başında elimizi yüzümüzü yıkadık ve kana kana su içip kurtuluşumuzun şerifine diyelim bir hatıra fotoğrafı çekilmiştik. (Evet, İsminden yanılmadığınız Bugünün çok ünlü yazarı Yılmaz Özdil) Kardeşimiz, Arkadaşımızla birlikte yaşadığımız talihsiz bir anıyı anlatmak istedim…

       Yangınlarda, kimisi sabotaj, kimisi ihmal deniliyor. Yangın başlamaya görsün, alır başını gider. Bazen imkanların imkansızlaştığı bir ortamda yaşanan orman yangınları. Hani deriz ya, doğayla baş etmek zordur diye. Orman yangınlarıyla birlikte başlayan aşırı rüzgâr, sanki doğanın hırçınlığı hâkim oluyor maalesef. Bir deli rüzgâr sağa sola esip duruyor ve yangını adeta körüklüyor…

       Hatay’da, Mersin de başlayan Orman yangını, ‘Soğuk Oluk’ tarafında başlayan orman yangını doğudan batıya doğru ilerledi. Aynı gün de Çanakkale, Muğla, İzmir Aliağa, Menemen, Daha birçok yerde başlayan Orman yangınlarıyla mücadele dilmeye çalışılıyor. Bu yangınlar iklim değişikliği aşırı sıcaklardan mı yoksa hainler tarafından sabotaj olarak mı yakılıyor?

       Özellikle artık bizim de bir yangın söndürme uça ve helikoptere ihtiyacımız vardır. Milli Savunmaya uçaklar helikopterler yapan Mühendislerimiz varsa, artık dışarıdan yangın söndürme helikopteri, yangın söndürme uçaklarını da kendimiz imal etmeye başlamalıyız. Kiralamayalım ve Ülke ekonomisine zarar vermeyelim…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.