VAHAP DABAKAN
Köşe Yazarı
VAHAP DABAKAN
 

Hayvanlar sadıktır, karşılıksız sever!

PİRİNCİN TAŞLARI   Can dostlarımız dediklerimiz evcil hayvanlarımızın son zamanlarda bazı insanlar tarafından uğradığı saldırılarda, can dostlarımız ya hayatını kaybediyor veya da sakat kalıyor. Kadınlara yapılan saldırı, taciz, tecavüz, yaralama veya cinayetlerle sonuçlanan saldırıların nasıl kabul edilemezse, can dostlarımız dediğimiz hayvanlarımıza yapılan işkencelerde kesinlikle kabul edilemez…   Yaşam, zorluklara, acılara karşı direnmektir. Bu direnişte en büyük gücümüz ise sevgidir. Özellikle de beklediğimiz karşılıksız sevgi. Ancak günümüzün betonlaşan dünyasında bazı yüreklerde betonlaşmaya başladığından dolayı karşılıksız sevgi enayilik ile eş değer görülüyor. Yaşamdaki tüm güzelliklerde betonlaşan yüreklerin altında ezilmeye başladı. Kadınlar ve can dostlarımız saldırılara ve öldürülmeyle karşı karşı bırakılıyor…   Yaşamlarımız soğuk mahpushane duvarlarından farksız. Çünkü yaşama içten sarılamıyoruz. Yaşama dair anlatmak istediğimiz çok şey var ama anlatacak gerçek dost ve insan bulamıyoruz. Çünkü karşılıksız seven dostun, Birecik ilçesinde yaşayan “Kelaynak Kuşları” gibi nesilleri tükenmeye başladı…   Bazen yolda gördüğümüz insanlara dilimiz selam verse de yüreğimiz vermiyor. Çünkü nefsimiz yüreğimizin önüne geçmiş. Elinde bir bardak suyla akşam ezanının okunmasını bekleyen oruçlu insanlar gibi susamışız dostluk’a, sohbet etmeye, sevgiye ve sevilmeye de, gözlerimiz yine hırs ve çıkarlarımızdan başka bir şey görmediği gibi sahte de olsa tebessüm etmeyi beceremiyoruz...   Günümüzde en marifetli olduğumuz husus maalesef birbirimize nankörlük etmektir. Bu marifetimiz yüzünden fıtratımıza aykırı yaşıyoruz. İnsan, fıtratına aykırı düşünce beklentilerimizin esiri oluyor. Öyle ki sevdiği insandan dahi bir beklenti içerisine giriyor.   Oysa insan, Allah için sevmeli. Allah için seven insanın dağlar kadar büyük sorunlar da olsa gözüne görünmez. Bahaneler üreterek sevgisini azaltmak yerine güzellikleri görerek yüreğindeki sevgiyi artırmayı yeğler. Allah için seven insan, dertli dünyada yaşamak istediği huzuru sevgide aramaya çalışır…   İnsanları karşılıksız sevmek için insanlara değer vermek gerekir. Ama kendimize değer vermediğimiz için insanlara da değer vermiyoruz. Kırgınlıklarımız, korkularımız, acılarımız o kadar fazla ki canımız yanıyor. Karşılıksız sevememenin ürünü olan vefasızlıklar, haksızlıklar bizleri öyle yoruyor ki bazen bitse de gitsek, ya tebdili mekan yapmak veya da şu hayattan göçüp gitsek demekten kendimizi alamıyoruz...   Karşılıksız sevmenin ne kadar değerli olduğunu anlamak istiyorsanız hayvanlara bakın derim. Bir kediye, bir köpeğe ya da bir kuşa. Kendilerine bakan sahiplerine veya aynı evde yaşayan çocuklara, onların nasıl karşılıksız sevdiklerine iyi bakın...   Çocuklarımızın Annesi dediğimiz kadınlara bile gözünü kırpmadan döven, yaralayan, hatta cinayet işleyip öldürmekten kendimizi alamıyoruz. Bu öfke ve kinin sebebi nedir?   Yaşadığımız şehirleri betonlaştırdığımız gibi, betonlaşan yüreklerimizin altında kalan vicdanlarımız ve yaşamın güzelliklerini yeniden ortaya çıkarmak için onlara ihtiyacımız olduğunu görmeye başlamalıyız. Yoksa her geçen gün canavarlaşıyor muyuz?     
Ekleme Tarihi: 04 Temmuz 2019 - Perşembe

Hayvanlar sadıktır, karşılıksız sever!

PİRİNCİN TAŞLARI

 

Can dostlarımız dediklerimiz evcil hayvanlarımızın son zamanlarda bazı insanlar tarafından uğradığı saldırılarda, can dostlarımız ya hayatını kaybediyor veya da sakat kalıyor. Kadınlara yapılan saldırı, taciz, tecavüz, yaralama veya cinayetlerle sonuçlanan saldırıların nasıl kabul edilemezse, can dostlarımız dediğimiz hayvanlarımıza yapılan işkencelerde kesinlikle kabul edilemez…

 

Yaşam, zorluklara, acılara karşı direnmektir. Bu direnişte en büyük gücümüz ise sevgidir. Özellikle de beklediğimiz karşılıksız sevgi. Ancak günümüzün betonlaşan dünyasında bazı yüreklerde betonlaşmaya başladığından dolayı karşılıksız sevgi enayilik ile eş değer görülüyor. Yaşamdaki tüm güzelliklerde betonlaşan yüreklerin altında ezilmeye başladı. Kadınlar ve can dostlarımız saldırılara ve öldürülmeyle karşı karşı bırakılıyor…

 

Yaşamlarımız soğuk mahpushane duvarlarından farksız. Çünkü yaşama içten sarılamıyoruz. Yaşama dair anlatmak istediğimiz çok şey var ama anlatacak gerçek dost ve insan bulamıyoruz. Çünkü karşılıksız seven dostun, Birecik ilçesinde yaşayan “Kelaynak Kuşları” gibi nesilleri tükenmeye başladı…

 

Bazen yolda gördüğümüz insanlara dilimiz selam verse de yüreğimiz vermiyor. Çünkü nefsimiz yüreğimizin önüne geçmiş. Elinde bir bardak suyla akşam ezanının okunmasını bekleyen oruçlu insanlar gibi susamışız dostluk’a, sohbet etmeye, sevgiye ve sevilmeye de, gözlerimiz yine hırs ve çıkarlarımızdan başka bir şey görmediği gibi sahte de olsa tebessüm etmeyi beceremiyoruz...

 

Günümüzde en marifetli olduğumuz husus maalesef birbirimize nankörlük etmektir. Bu marifetimiz yüzünden fıtratımıza aykırı yaşıyoruz. İnsan, fıtratına aykırı düşünce beklentilerimizin esiri oluyor. Öyle ki sevdiği insandan dahi bir beklenti içerisine giriyor.

 

Oysa insan, Allah için sevmeli. Allah için seven insanın dağlar kadar büyük sorunlar da olsa gözüne görünmez. Bahaneler üreterek sevgisini azaltmak yerine güzellikleri görerek yüreğindeki sevgiyi artırmayı yeğler. Allah için seven insan, dertli dünyada yaşamak istediği huzuru sevgide aramaya çalışır…

 

İnsanları karşılıksız sevmek için insanlara değer vermek gerekir. Ama kendimize değer vermediğimiz için insanlara da değer vermiyoruz. Kırgınlıklarımız, korkularımız, acılarımız o kadar fazla ki canımız yanıyor. Karşılıksız sevememenin ürünü olan vefasızlıklar, haksızlıklar bizleri öyle yoruyor ki bazen bitse de gitsek, ya tebdili mekan yapmak veya da şu hayattan göçüp gitsek demekten kendimizi alamıyoruz...

 

Karşılıksız sevmenin ne kadar değerli olduğunu anlamak istiyorsanız hayvanlara bakın derim. Bir kediye, bir köpeğe ya da bir kuşa. Kendilerine bakan sahiplerine veya aynı evde yaşayan çocuklara, onların nasıl karşılıksız sevdiklerine iyi bakın...

 

Çocuklarımızın Annesi dediğimiz kadınlara bile gözünü kırpmadan döven, yaralayan, hatta cinayet işleyip öldürmekten kendimizi alamıyoruz. Bu öfke ve kinin sebebi nedir?

 

Yaşadığımız şehirleri betonlaştırdığımız gibi, betonlaşan yüreklerimizin altında kalan vicdanlarımız ve yaşamın güzelliklerini yeniden ortaya çıkarmak için onlara ihtiyacımız olduğunu görmeye başlamalıyız. Yoksa her geçen gün canavarlaşıyor muyuz?     

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.