VAHAP DABAKAN
Köşe Yazarı
VAHAP DABAKAN
 

Referandumla, Reis evine dönüyor

PİRİNCİN TAŞLARI   Bugün Perşembe, Pazar günü yapılan Referandum oylamasının üzerinden dört gün geçmesine rağmen Referandum öncesi meydanlarda başlayan siyasetçilerin fırtınası dinmedi. Sandıkların sonuçlarında Türkiye genelinde Evet: 51,4 – Hayır: 48,6 çıktı ama kızılca kıyamet koptu. CHP ile YSK arasında başlayan mühürsüz zarf ve oy pusulası tartışması devam ediyor…   Seçmen sandık başında görevini yaptıktan sonra güzel bir Türkiye sabahına uyanacağını sanıyordu ki kavgaların devam ettiğini ve yenilgiye uğrayanların, Referandum öncesi devam eden çekişmelerin devam ettiği bir güne uyandı. Sandık başlarında siyasi partilerin bu kadar görevlileri varken orada bir hata yapılmasına nasıl izin verilir. Veya oyların o kadar insanların içerisinde nasıl çalınıp yerine başka oylar konulur. Buna da akıl erdirmek çok zor...   Bu Siyasi partilerin seçime girdiği bir genel seçim değil. Anayasa değişikliği ile 18 maddenin oylanacağı ve partili Cumhurbaşkanı’nın yöneteceği yeni sistem değişikliğinin oylanması. Referandum sonuçlarına bakıldığında başta İstanbul, Ankara, İzmir, gibi üç büyükşehir’den “Hayır” çıkması bunu göstermiyor mu?   Düşünceler, Fikirler, siyasi görüşler ayrı olabilir. Olması da doğaldır. Demokrasinin gereği de budur. Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptıkları konuşmada zaten bunu açıkladı; “Bu seçimin kaybedeni yoktur. Kazananı Türkiye'dir. 80 milyondur.” Dediler. Sandık öncesi gerilimini durdurma çağrısı yaptılar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aslında en önemli mesajı verdi, referandumun kıl payı sonuçlarını düşünerek. “2019'da ülkeyi yeni sisteme götürecek seçimler yapılacak. 2019 yılı seçimlere kadar da yeni sistemin alt yapısını ve kanunları hazırlayacaklarının sinyallerini verdi. Hiç vakit geçirmeden kolları sıvayıp 2019 yılı seçimin hazırlıklarına hemen başlamalıyız.” İktidar lideri olarak muhalefetini ancak böyle uyarırdı...   Siyaset kurumunun önünde bir ödev bulunuyor; Uyum yasalarının hazırlanması ve Kasım 2019'da yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanını seçilmesine kadar süren bir geçiş döneminin yönetilmesi. Benim kanaatimce Cumhurbaşkanlığı sistemi Erdoğan'ın Türkiye'ye bıraktığı en kalıcı miras olacaktır. Vesayet ve koalisyon dönemlerinin kapandığı ortaya çıkmaktadır…   Hafızalarımızı yoklayacak olursak. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile kıyaslarsak. Darbelerden sonra yazılan 1961 ve 1982 Anayasa halkoylamalarını seçilmiş Meclis'ten geçerek halkın önüne koyulmuş tercih olarak göremeyiz. Bu itibarla 16 Nisan, Halkoyunun diğerleriyle kıyaslanma değeri oktur. Eski siyasilere yasağı kaldıran 1987 halkoylaması ise yüzde 50,2 evet ile sonuçlanmıştı. O dönemin Başbakanı Özal'ın kampanyası ve yine yerel seçimleri öne alan 1988 halkoylaması da Özal'ın isteğinin aksine yüzde 65 hayır oyu getirdi. 367 krizinden sonra gündeme gelen Cumhurbaşkanını halkınseçmesine dair 2007 halkoylaması yüzde 69 evet sonucu vermişti. Yüksek yargıya dair yeni düzenleme getiren 2010 halkoylamasında evetler yüzde 57,8’e ulaşmıştı. "Evet" ile sonuçlanan üç halkoylaması (1987, 2007 ve 2010) da 1982 Anayasası'nda sınırlı bir değişiklik öngörüyordu…   Muhalefet ilada bir kavga, kafa karışıklığı yapmak istiyorsa, buna AK Parti içinde bazı kişiler de karışmamalıdır. Referandum sonucunda gerçekleşecek değişikliklere değil, kimin yenildiğini, kimin zafer kazandığını aramaya başlarsınız. Sonunda referandumun sonucuna değil hangi ilde ne tür oy çıktığına falan takılıp, birilerini muzaffer, birilerini de ezik ilan edersiniz. Devlet Bahçeli'nin başarısı veya AK Parti’nin başarısıdır. Bu hatayı özellikle AK Partili siyasetçiler ve yorumcular yapmamalıdırlar. Örneğin Devlet Bahçeli örnek bir davranışla bu referandumda “Evet”lerin fazla çıkması için canını dişine takıp çalışmış ve MHP örgütünü “Evet”e yönlendirmiştir. Eğer siz bir AK Partili olarak “MHP'liler gereken miktarda evet oyu verdiler mi?” Benzeri sorularla bu tarihi ittifakın önemini yok sayarsanız. Gezi olaylarına destek veren aşırı uçların düşündükleri, yanılgılara düşmeyiniz… Yazımı Mevlana’nın bir deyimi ile bağlamak istiyorum.   Üzülme der, Mevlana ve devam eder; Kızma hiç kimseye yaptıklarından dolayı. Aksine teşekkür et ihanet edenlere sadakati öğrettikleri için. Minnet duy yalancılara doğrunun farkına varmanı sağladıkları için. Mutsuz edenlere dua et mutluluğu daha derin htirdikleri için. Herkesi sev yaşamına bir anlam kattığı için. Hayat bu yüzden daha güzel, siyahlar beyazı fark ettirdiği için…  
Ekleme Tarihi: 20 Nisan 2017 - Perşembe

Referandumla, Reis evine dönüyor

PİRİNCİN TAŞLARI

 

Bugün Perşembe, Pazar günü yapılan Referandum oylamasının üzerinden dört gün geçmesine rağmen Referandum öncesi meydanlarda başlayan siyasetçilerin fırtınası dinmedi. Sandıkların sonuçlarında Türkiye genelinde Evet: 51,4 – Hayır: 48,6 çıktı ama kızılca kıyamet koptu. CHP ile YSK arasında başlayan mühürsüz zarf ve oy pusulası tartışması devam ediyor…

 

Seçmen sandık başında görevini yaptıktan sonra güzel bir Türkiye sabahına uyanacağını sanıyordu ki kavgaların devam ettiğini ve yenilgiye uğrayanların, Referandum öncesi devam eden çekişmelerin devam ettiği bir güne uyandı. Sandık başlarında siyasi partilerin bu kadar görevlileri varken orada bir hata yapılmasına nasıl izin verilir. Veya oyların o kadar insanların içerisinde nasıl çalınıp yerine başka oylar konulur. Buna da akıl erdirmek çok zor...

 

Bu Siyasi partilerin seçime girdiği bir genel seçim değil. Anayasa değişikliği ile 18 maddenin oylanacağı ve partili Cumhurbaşkanı’nın yöneteceği yeni sistem değişikliğinin oylanması. Referandum sonuçlarına bakıldığında başta İstanbul, Ankara, İzmir, gibi üç büyükşehir’den “Hayır” çıkması bunu göstermiyor mu?

 

Düşünceler, Fikirler, siyasi görüşler ayrı olabilir. Olması da doğaldır. Demokrasinin gereği de budur. Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptıkları konuşmada zaten bunu açıkladı; “Bu seçimin kaybedeni yoktur. Kazananı Türkiye'dir. 80 milyondur.” Dediler. Sandık öncesi gerilimini durdurma çağrısı yaptılar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aslında en önemli mesajı verdi, referandumun kıl payı sonuçlarını düşünerek. “2019'da ülkeyi yeni sisteme götürecek seçimler yapılacak. 2019 yılı seçimlere kadar da yeni sistemin alt yapısını ve kanunları hazırlayacaklarının sinyallerini verdi. Hiç vakit geçirmeden kolları sıvayıp 2019 yılı seçimin hazırlıklarına hemen başlamalıyız.” İktidar lideri olarak muhalefetini ancak böyle uyarırdı...

 

Siyaset kurumunun önünde bir ödev bulunuyor; Uyum yasalarının hazırlanması ve Kasım 2019'da yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanını seçilmesine kadar süren bir geçiş döneminin yönetilmesi. Benim kanaatimce Cumhurbaşkanlığı sistemi Erdoğan'ın Türkiye'ye bıraktığı en kalıcı miras olacaktır. Vesayet ve koalisyon dönemlerinin kapandığı ortaya çıkmaktadır…

 

Hafızalarımızı yoklayacak olursak. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile kıyaslarsak. Darbelerden sonra yazılan 1961 ve 1982 Anayasa halkoylamalarını seçilmiş Meclis'ten geçerek halkın önüne koyulmuş tercih olarak göremeyiz. Bu itibarla 16 Nisan, Halkoyunun diğerleriyle kıyaslanma değeri oktur. Eski siyasilere yasağı kaldıran 1987 halkoylaması ise yüzde 50,2 evet ile sonuçlanmıştı. O dönemin Başbakanı Özal'ın kampanyası ve yine yerel seçimleri öne alan 1988 halkoylaması da Özal'ın isteğinin aksine yüzde 65 hayır oyu getirdi. 367 krizinden sonra gündeme gelen Cumhurbaşkanını halkınseçmesine dair 2007 halkoylaması yüzde 69 evet sonucu vermişti. Yüksek yargıya dair yeni düzenleme getiren 2010 halkoylamasında evetler yüzde 57,8’e ulaşmıştı. "Evet" ile sonuçlanan üç halkoylaması (1987, 2007 ve 2010) da 1982 Anayasası'nda sınırlı bir değişiklik öngörüyordu…

 

Muhalefet ilada bir kavga, kafa karışıklığı yapmak istiyorsa, buna AK Parti içinde bazı kişiler de karışmamalıdır. Referandum sonucunda gerçekleşecek değişikliklere değil, kimin yenildiğini, kimin zafer kazandığını aramaya başlarsınız. Sonunda referandumun sonucuna değil hangi ilde ne tür oy çıktığına falan takılıp, birilerini muzaffer, birilerini de ezik ilan edersiniz. Devlet Bahçeli'nin başarısı veya AK Parti’nin başarısıdır. Bu hatayı özellikle AK Partili siyasetçiler ve yorumcular yapmamalıdırlar. Örneğin Devlet Bahçeli örnek bir davranışla bu referandumda “Evet”lerin fazla çıkması için canını dişine takıp çalışmış ve MHP örgütünü “Evet”e yönlendirmiştir. Eğer siz bir AK Partili olarak “MHP'liler gereken miktarda evet oyu verdiler mi?” Benzeri sorularla bu tarihi ittifakın önemini yok sayarsanız. Gezi olaylarına destek veren aşırı uçların düşündükleri, yanılgılara düşmeyiniz… Yazımı Mevlana’nın bir deyimi ile bağlamak istiyorum.

 

Üzülme der, Mevlana ve devam eder; Kızma hiç kimseye yaptıklarından dolayı. Aksine teşekkür et ihanet edenlere sadakati öğrettikleri için. Minnet duy yalancılara doğrunun farkına varmanı sağladıkları için. Mutsuz edenlere dua et mutluluğu daha derin htirdikleri için. Herkesi sev yaşamına bir anlam kattığı için. Hayat bu yüzden daha güzel, siyahlar beyazı fark ettirdiği için…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.