VAHAP DABAKAN
Köşe Yazarı
VAHAP DABAKAN
 

SEÇİM SONRASI NASIL BİR TÜRKİYE OLACAK?

24 Haziran seçimlerinden sonra nasıl bir Türkiye olmalı? Ya da nasıl bir Türkiye olmak zorunda? Hem bölgenin, hem dünyanın almak üzere olduğu şekil, nasıl bir Türkiye’yi zorunlu hale getiriyor?   24 Haziran seçimlerinin sonuçları bizim için ne anlama gelecek?         Dünya nereye gidiyor, ülkeler ne tür hazırlıklar yapıyor, Avrupa nasıl bir biçim alıyor, ABD’nin taşkınlığı dünyayı nereye sürükleyecek, Doğu’daki yükselen güçler ile ABD ve ekseni arasındaki ekonomik savaş nasıl bir hal alacak?   Güvenlik stratejileri ülkelerin tek öncelikli konusu olurken, her ülke savunma kalkanlarına güç verirken, bizim coğrafyada her hafta yeni bir cephe açılırken, savaş kıyılarımızı yoklarken, Doğu Akdeniz dünyanın en sıcak çatışma alanı olmaya sürüklenirken, içeride ve dışarıda verdiğimiz terör kaşı mücadeleden sonra sınırlarımızın az ötesinde kendimizi savunmak için olağanüstü bir gayret sarf ediyoruz. Bütün dünyayı saracak bir fırtına yeryüzünün fay hatlarını hareketlendiriyor. Seçim sonrası nasıl bir Türkiye inşa edeceğiz?   Türkiye’yi nasıl büyütürüz, güçlendirip geleceğe hazırlarız?   İnanmak size kalmış ama ister kabul edin ister hayal ürünü diye düşünün; dünya, 2. Dünya Savaşı öncesinden çok daha kötü yerlere savruluyor. Olağanüstü bir stres birikimi var ve bunun nerede patlayacağını kestirmek zor. Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar, bölgesel savaş yatırımları algılarımızı sınırlamasın. Doğu Avrupa, Avrupa’nın kendi içi, Güney Asya, Pasifik bölgesi, Orta Afrika çok ciddi kırılmalar yaşayacak, Doğu’dan Batı’nın en uçlarına kadar uzanan bir çatışma hattı biçimlenecek. Bazıları bunu korku paranoyası sanıyor, korku yayarak kitleleri etkileme girişimi sanıyor. Ya da öyle anlaşılması için çalışıyor. O bazıları dünyayı okumaktan aciz, var olanı konuşmanın ötesine geçemiyor, bir adım sonrasını göremiyor. Suriye savaşı, hedefin Türkiye olduğunu biliyorlardı…   15 Temmuz bir hafta önceden bilinememişti, ama yaşandı. Suriye’nin kuzeyinden bizi kuşatacakları öngörülememişti. Suriye savaşının “Türkiye Cephesi”ni açmak için planlandığı ancak yedi yıl sonra anlaşılabildi. Çokuluslu işgal güçleriyle işbirliği yapıp Irak ve Suriye’yi yıkanların asıl niyetlerinin Türkiye olduğu, üçüncü ayakta Türkiye’yi yıkmayı planladıkları, bazı etnik çevrelerin “İslamcı/muhafazakâr” görünüm altında bu güçlerle ortak çalıştığı, o çevrelerin Suriye savaşının ateşli savunucuları olduğu görülmedi…   Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirme, Türkiye’yi durdurma hain planı devam ediyor. Ne yazık ki bu ülkeye sahip çıkması, ana omurganın parçası olması gerekenlerin bir kısmı, bütün bölgede çokuluslu istilanın öncüleri oldu. Bu çevreler “Türkiye’yi yıkma” ve “Erdoğan’ı devirme” gibi yine çokuluslu projelerin gizli ortakları olarak bugün aynen devam ediyorlar. Bütün bunları bir kaç yıl önce yazsaydım hainlikle suçlanırdım. Bugün araştırmalarım doğru çıkıyor. Yakın bir gelecekte, Mekke ve Medine’yi tartışmaya hazır olun. Çok geçmez, bir iki yıl içinde Avrupa’dan Ortadoğu’ya, Afrika’dan Asya’nın uzak köşelerine kadar onlarca cephe açılacak. Buna hazır olun. Hepimiz bir seferberlik hali içinde Türkiye’yi buna hazırlamakla mükellefiz. Ekonomik, jeopolitik kimlik savaşları şehirleri vuracak. Avrupa’nın merkez şehirlerinden Müslüman dünyanın sınırlarına hatta kalbine kadar krizler büyüyecek…   Bugün Kudüs’ü tartışan bizler, birkaç yıl içinde coğrafyanın bir-iki beyinsizi yüzünden İslam’ın bütün kutsallarını Kâbe’yi, Medine’yi, Mekke’yi tartışacağız, bir yere yazın. Bu şehirleri, bu merkezleri biz savunmak zorunda kalacağız, asla unutmayın. Muhafazakâr aydınlar son otuz yıla dair hiç bir şey söyleyemedi.   1991 yılından bu yana, bölgemizi, bizi hedef alan büyük strateji, hesap, proje hiç tam anlamıyla kavranamadı. Hep münferit sorunlar gibi algılandı. Bazı çokbilmiş adamlar, yazarlar, öncüler, sığ, dar düşünce kalıplarıyla, yazı ve sözleriyle bütün milleti kandırdı. Kendi yanlışları, kavrayış eksiklikleri arkasından bütün ülkeyi sürükledi…   Yaptığım araştırma yazımda bana ayrılan sütunda yazımı sığdıramayacağım için bu güzel yazımı iki hafta yazmak istedim. Perşembe günü bu yazımın devamını bu sütunlarda olacak...
Ekleme Tarihi: 04 Haziran 2018 - Pazartesi

SEÇİM SONRASI NASIL BİR TÜRKİYE OLACAK?

24 Haziran seçimlerinden sonra nasıl bir Türkiye olmalı? Ya da nasıl bir Türkiye olmak zorunda? Hem bölgenin, hem dünyanın almak üzere olduğu şekil, nasıl bir Türkiye’yi zorunlu hale getiriyor?

 

24 Haziran seçimlerinin sonuçları bizim için ne anlama gelecek?
       

Dünya nereye gidiyor, ülkeler ne tür hazırlıklar yapıyor, Avrupa nasıl bir biçim alıyor, ABD’nin taşkınlığı dünyayı nereye sürükleyecek, Doğu’daki yükselen güçler ile ABD ve ekseni arasındaki ekonomik savaş nasıl bir hal alacak?

 

Güvenlik stratejileri ülkelerin tek öncelikli konusu olurken, her ülke savunma kalkanlarına güç verirken, bizim coğrafyada her hafta yeni bir cephe açılırken, savaş kıyılarımızı yoklarken, Doğu Akdeniz dünyanın en sıcak çatışma alanı olmaya sürüklenirken, içeride ve dışarıda verdiğimiz terör kaşı mücadeleden sonra sınırlarımızın az ötesinde kendimizi savunmak için olağanüstü bir gayret sarf ediyoruz. Bütün dünyayı saracak bir fırtına yeryüzünün fay hatlarını hareketlendiriyor. Seçim sonrası nasıl bir Türkiye inşa edeceğiz?
 

Türkiye’yi nasıl büyütürüz, güçlendirip geleceğe hazırlarız?
 

İnanmak size kalmış ama ister kabul edin ister hayal ürünü diye düşünün; dünya, 2. Dünya Savaşı öncesinden çok daha kötü yerlere savruluyor. Olağanüstü bir stres birikimi var ve bunun nerede patlayacağını kestirmek zor. Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar, bölgesel savaş yatırımları algılarımızı sınırlamasın. Doğu Avrupa, Avrupa’nın kendi içi, Güney Asya, Pasifik bölgesi, Orta Afrika çok ciddi kırılmalar yaşayacak, Doğu’dan Batı’nın en uçlarına kadar uzanan bir çatışma hattı biçimlenecek. Bazıları bunu korku paranoyası sanıyor, korku yayarak kitleleri etkileme girişimi sanıyor. Ya da öyle anlaşılması için çalışıyor. O bazıları dünyayı okumaktan aciz, var olanı konuşmanın ötesine geçemiyor, bir adım sonrasını göremiyor. Suriye savaşı, hedefin Türkiye olduğunu biliyorlardı…
 

15 Temmuz bir hafta önceden bilinememişti, ama yaşandı. Suriye’nin kuzeyinden bizi kuşatacakları öngörülememişti. Suriye savaşının “Türkiye Cephesi”ni açmak için planlandığı ancak yedi yıl sonra anlaşılabildi. Çokuluslu işgal güçleriyle işbirliği yapıp Irak ve Suriye’yi yıkanların asıl niyetlerinin Türkiye olduğu, üçüncü ayakta Türkiye’yi yıkmayı planladıkları, bazı etnik çevrelerin “İslamcı/muhafazakâr” görünüm altında bu güçlerle ortak çalıştığı, o çevrelerin Suriye savaşının ateşli savunucuları olduğu görülmedi…
 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirme, Türkiye’yi durdurma hain planı devam ediyor. Ne yazık ki bu ülkeye sahip çıkması, ana omurganın parçası olması gerekenlerin bir kısmı, bütün bölgede çokuluslu istilanın öncüleri oldu. Bu çevreler “Türkiye’yi yıkma” ve “Erdoğan’ı devirme” gibi yine çokuluslu projelerin gizli ortakları olarak bugün aynen devam ediyorlar. Bütün bunları bir kaç yıl önce yazsaydım hainlikle suçlanırdım. Bugün araştırmalarım doğru çıkıyor. Yakın bir gelecekte, Mekke ve Medine’yi tartışmaya hazır olun. Çok geçmez, bir iki yıl içinde Avrupa’dan Ortadoğu’ya, Afrika’dan Asya’nın uzak köşelerine kadar onlarca cephe açılacak. Buna hazır olun. Hepimiz bir seferberlik hali içinde Türkiye’yi buna hazırlamakla mükellefiz. Ekonomik, jeopolitik kimlik savaşları şehirleri vuracak. Avrupa’nın merkez şehirlerinden Müslüman dünyanın sınırlarına hatta kalbine kadar krizler büyüyecek…
 

Bugün Kudüs’ü tartışan bizler, birkaç yıl içinde coğrafyanın bir-iki beyinsizi yüzünden İslam’ın bütün kutsallarını Kâbe’yi, Medine’yi, Mekke’yi tartışacağız, bir yere yazın. Bu şehirleri, bu merkezleri biz savunmak zorunda kalacağız, asla unutmayın. Muhafazakâr aydınlar son otuz yıla dair hiç bir şey söyleyemedi.
 

1991 yılından bu yana, bölgemizi, bizi hedef alan büyük strateji, hesap, proje hiç tam anlamıyla kavranamadı. Hep münferit sorunlar gibi algılandı. Bazı çokbilmiş adamlar, yazarlar, öncüler, sığ, dar düşünce kalıplarıyla, yazı ve sözleriyle bütün milleti kandırdı. Kendi yanlışları, kavrayış eksiklikleri arkasından bütün ülkeyi sürükledi…

 

Yaptığım araştırma yazımda bana ayrılan sütunda yazımı sığdıramayacağım için bu güzel yazımı iki hafta yazmak istedim. Perşembe günü bu yazımın devamını bu sütunlarda olacak...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.