VAHAP DABAKAN
Köşe Yazarı
VAHAP DABAKAN
 

SURİYE SAVAŞI, TÜRKİYE’YE SALDIRIYI DA ARTTIRIYOR

Türkiye’ye karşı birleşmeyi sürdüren şer odaklarının yaptıklarını dört siyasi parti yapamıyor. Terör dediğimizde ne kadar terör örgütü, ne kadar Türkiye Düşmanı, Ne kadar Erdoğan düşmanı varsa, şer odağı varsa hepsi bir araya gelip Türkiye’ye karşı savaşmayı sürdürüyor. Türkiye de bulunan siyasi partiler ise düşman kardeşler gibi birbirlerini vurmak için tabancasında kurşunu olmayan kovboylar gibi hareket ediyorlar… Komşularımız ve dostlarımız dediğimiz ülkeler dâhil çevremize baktığımızda, Türkiye adım adım kuşatılmak isteniyor. Türkiye düşmanları bir araya geliyor. Terör bir yandan, diğer yandan da, Ermeni diasporası, ülkelerde yaptığı lobilerle meclisleri ayağa kaldırıp Türkiye aleyhine kararlar aldırıyor. Ortadoğu ve Arap baharı, Ortadoğu’ya ve Araplara kâbus getirdi…   Ortadoğu’nun çatışma eksenleri egemen güçler ve taşeronları vasıtasıyla buraya taşınıyor. Suriye için söylediklerimizin ve beklentilerimizin tersi oldu.  Her şey müttefik dediklerimizin Sayesinde aleyhimizde gelişmeye devam ediyor. ABD, Türkiye gibi bir devlete güvenmek yerine bir terör örgütüne güveniyor. Ortadoğu politikasını PYD üzerinden yürütüyor…  Rusya, Suriye’ye çökmüş, durumdan kendine vazife çıkarmaya çalışıyor. Arap baharı başladığında beklenti, Ortadoğu’ya demokrasinin gelmesiydi. Diktatör rejimlerinin gitmesini istiyorlardı. Diktatör rejimlerden daha kötüsü başlarına geldi. Suriye de, Irak da,  Mısır da, Libya da, aradan geçen zaman içerisinde, bir kaç yıl öncesini halk mumla aramaya başladı. Başkasının tahriki ile sokağa çıkmanın sonucu herkes için hüsran oldu. En büyük hayal kırıklığını ise Türkiye yaşıyor…  Eğri oturup doğru konuşmak gerekir. Türkiye, kendi sınırlarında olan gelişmelere kayıtsız kalması mümkün değil. Suriye ile ilgilenmek doğru, hayat meselesi haline getirmek  ne kadar doğru? Bunu tartışmak lazım. Şimdi bu durum bizi de tehdit eder duruma geldi. Siyasette esnek olmayı gerektirir. Dış politika ise daha çok esneklik ister. Sonuç alınamıyorsa hemen o siyasetin değiştirilmesi gerekir. Yenilgi değil, rasyonel davranmaktır. Mevcut politikada ısrarın daha büyük bedellere sebep olmadan siyaseti değiştirip yeni hamleleri ortaya sürmek gerekir…  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın savunduğu gibi, Türkiye’nin menfaati Suriye’nin bütünlüğündedir. Esat’ın zayıflaması yeni iktidar alanları ortaya çıkardı. ABD, Irak’a girmek için icat edip yetiştirdiği IŞİD, şimdi karşısına dev olarak çıkmaya ve kendisine saldırmaya başladı. Aynı oyunu şimdi PYD ve YPG ile yapmaya başladı…  IŞİD, PYD, Kantonlar merkezi otoritenin ortadan kalkmasının neticesidir. Suriye’deki bölünme daha hukuki bir zemine oturtulmadı. Esat bu haliyle kalırsa Kantonlaşmaya, mezhep eksenli bölünmeye evet demek zorunda kalacak. Güçlenirse Suriye’nin bütünlüğünü yeniden sağlaması mümkün olabilir fakat demokratik bir Suriye inşa edebilir mi? Bu da muamma. Doğrusu Esatsız demokratik Suriye’dir. Mevcut durum hukuki bir zemine oturtulmadan, ABD, Rusya ikilisinin hazırlamakta olduğu yeni Suriye Anayasası devreye sokulmadan, Türkiye politika değişikliğine gitmek zorundadır. Şu soruyu herkesin kendine sorması gerekir. Türkiye için bütün bir Suriye mi daha tehlikelidir. Mezhep ve etnik eksende bölünmüş bir Suriye mi? Türkiye’nin toprak bütünlüğünü PYD/PKK ikilisi mi tehdit ediyor, yoksa Rusya ve hempaları mı? Rusya ile ilişkilerimizin gergin olması da bugün bir başka tehdittir. Özüre mözürede gerek yoktur. Bir Rus Pilotun hatasını iki ülke karşı karşıya gelerek mi ödeyecek?  Bu gerginlik iki ülkenin itibarı korunarak çözülmelidir. Türk Pilotlarımızın sınır ihlali yapan Rus uçağını düşürmesi doğruydu. Rusya iki pilotu için neredeyse savaş ilan edecekken Türkiye askerine sahip çıkmak zorundadır. Bu işin çözümü pardon falan demek değildir. Ama düşen uçağın üzerinde tepinmek de değildir. Rusya bugün bunu yapıyor. Akılıca, tansiyon düşürücü bir üslupla, haklılığımızı gösteren verilerle, iki tarafın menfaatlerine vurgu yapan bir diplomasi ile bu gerginlik ortadan kaldırılmalıdır…    Son günlerde gelen Almanya’nın soykırım  kararı da bir başka koldan Türkiye’yi kuşatmanın bir başka görüntüsüdür. Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı bir ülkenin -Türk dostluğunu-hiçe saymasını iyi düşünmeliyiz. Herkes düşmanımızdır söylemi ile uluslararası ilişkiler yürütülmez. Biz Müslüman onlar Hıristiyan gerekçesi hiç bir şeyi açıklamaz. Daha önce de Müslüman’dık, yeni Müslüman olmadık,  Asıl üzerinde düşünülmesi gereken Almanya’nın yeni tavrıdır. Niçin dün değil de bugün Türkiye’ye karı bu tavrı ortaya koyduğudur… 
Ekleme Tarihi: 14 Haziran 2016 - Salı

SURİYE SAVAŞI, TÜRKİYE’YE SALDIRIYI DA ARTTIRIYOR

Türkiye’ye karşı birleşmeyi sürdüren şer odaklarının yaptıklarını dört siyasi parti yapamıyor. Terör dediğimizde ne kadar terör örgütü, ne kadar Türkiye Düşmanı, Ne kadar Erdoğan düşmanı varsa, şer odağı varsa hepsi bir araya gelip Türkiye’ye karşı savaşmayı sürdürüyor. Türkiye de bulunan siyasi partiler ise düşman kardeşler gibi birbirlerini vurmak için tabancasında kurşunu olmayan kovboylar gibi hareket ediyorlar…

Komşularımız ve dostlarımız dediğimiz ülkeler dâhil çevremize baktığımızda, Türkiye adım adım kuşatılmak isteniyor. Türkiye düşmanları bir araya geliyor. Terör bir yandan, diğer yandan da, Ermeni diasporası, ülkelerde yaptığı lobilerle meclisleri ayağa kaldırıp Türkiye aleyhine kararlar aldırıyor. Ortadoğu ve Arap baharı, Ortadoğu’ya ve Araplara kâbus getirdi… 

 Ortadoğu’nun çatışma eksenleri egemen güçler ve taşeronları vasıtasıyla buraya taşınıyor. Suriye için söylediklerimizin ve beklentilerimizin tersi oldu.  Her şey müttefik dediklerimizin Sayesinde aleyhimizde gelişmeye devam ediyor. ABD, Türkiye gibi bir devlete güvenmek yerine bir terör örgütüne güveniyor. Ortadoğu politikasını PYD üzerinden yürütüyor…

 Rusya, Suriye’ye çökmüş, durumdan kendine vazife çıkarmaya çalışıyor. Arap baharı başladığında beklenti, Ortadoğu’ya demokrasinin gelmesiydi. Diktatör rejimlerinin gitmesini istiyorlardı. Diktatör rejimlerden daha kötüsü başlarına geldi. Suriye de, Irak da,  Mısır da, Libya da, aradan geçen zaman içerisinde, bir kaç yıl öncesini halk mumla aramaya başladı. Başkasının tahriki ile sokağa çıkmanın sonucu herkes için hüsran oldu. En büyük hayal kırıklığını ise Türkiye yaşıyor…

 Eğri oturup doğru konuşmak gerekir. Türkiye, kendi sınırlarında olan gelişmelere kayıtsız kalması mümkün değil. Suriye ile ilgilenmek doğru, hayat meselesi haline getirmek  ne kadar doğru? Bunu tartışmak lazım. Şimdi bu durum bizi de tehdit eder duruma geldi. Siyasette esnek olmayı gerektirir. Dış politika ise daha çok esneklik ister. Sonuç alınamıyorsa hemen o siyasetin değiştirilmesi gerekir. Yenilgi değil, rasyonel davranmaktır. Mevcut politikada ısrarın daha büyük bedellere sebep olmadan siyaseti değiştirip yeni hamleleri ortaya sürmek gerekir…

 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın savunduğu gibi, Türkiye’nin menfaati Suriye’nin bütünlüğündedir. Esat’ın zayıflaması yeni iktidar alanları ortaya çıkardı. ABD, Irak’a girmek için icat edip yetiştirdiği IŞİD, şimdi karşısına dev olarak çıkmaya ve kendisine saldırmaya başladı. Aynı oyunu şimdi PYD ve YPG ile yapmaya başladı…

 IŞİD, PYD, Kantonlar merkezi otoritenin ortadan kalkmasının neticesidir. Suriye’deki bölünme daha hukuki bir zemine oturtulmadı. Esat bu haliyle kalırsa Kantonlaşmaya, mezhep eksenli bölünmeye evet demek zorunda kalacak. Güçlenirse Suriye’nin bütünlüğünü yeniden sağlaması mümkün olabilir fakat demokratik bir Suriye inşa edebilir mi? Bu da muamma. Doğrusu Esatsız demokratik Suriye’dir. Mevcut durum hukuki bir zemine oturtulmadan, ABD, Rusya ikilisinin hazırlamakta olduğu yeni Suriye Anayasası devreye sokulmadan, Türkiye politika değişikliğine gitmek zorundadır. Şu soruyu herkesin kendine sorması gerekir. Türkiye için bütün bir Suriye mi daha tehlikelidir. Mezhep ve etnik eksende bölünmüş bir Suriye mi?

Türkiye’nin toprak bütünlüğünü PYD/PKK ikilisi mi tehdit ediyor, yoksa Rusya ve hempaları mı? Rusya ile ilişkilerimizin gergin olması da bugün bir başka tehdittir. Özüre mözürede gerek yoktur. Bir Rus Pilotun hatasını iki ülke karşı karşıya gelerek mi ödeyecek?  Bu gerginlik iki ülkenin itibarı korunarak çözülmelidir. Türk Pilotlarımızın sınır ihlali yapan Rus uçağını düşürmesi doğruydu. Rusya iki pilotu için neredeyse savaş ilan edecekken Türkiye askerine sahip çıkmak zorundadır. Bu işin çözümü pardon falan demek değildir. Ama düşen uçağın üzerinde tepinmek de değildir. Rusya bugün bunu yapıyor. Akılıca, tansiyon düşürücü bir üslupla, haklılığımızı gösteren verilerle, iki tarafın menfaatlerine vurgu yapan bir diplomasi ile bu gerginlik ortadan kaldırılmalıdır…  

 Son günlerde gelen Almanya’nın soykırım  kararı da bir başka koldan Türkiye’yi kuşatmanın bir başka görüntüsüdür. Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı bir ülkenin -Türk dostluğunu-hiçe saymasını iyi düşünmeliyiz. Herkes düşmanımızdır söylemi ile uluslararası ilişkiler yürütülmez. Biz Müslüman onlar Hıristiyan gerekçesi hiç bir şeyi açıklamaz. Daha önce de Müslüman’dık, yeni Müslüman olmadık,  Asıl üzerinde düşünülmesi gereken Almanya’nın yeni tavrıdır. Niçin dün değil de bugün Türkiye’ye karı bu tavrı ortaya koyduğudur… 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.