VAHAP DABAKAN
Köşe Yazarı
VAHAP DABAKAN
 

Türk-Rus yakınlığı AB ve ABD’yi neden korkutuyor?

PİRİNCİN TAŞLARI   Günümüzde siyaseti iyi değerlendirebilen birçok siyaset bilimcisi ve akademisyenin ile konuşuyorum İç siyasette ve dış siyasette nereye gidiyoruz? Eski bir siyasi analistin ve deneyimli politikacının öngörüsü AB’nin eski gücünün kalmadığı ve ömrünün de uzun olmadığı yönünde çalışmaları izliyoruz diyor...        AB mutfağından gelen kötü kokular, Avrupa Ülkelerine yaptığım ziyaretler ve konuştuğum siyasetçiler sonucu benim burnuma daha önceki yıllarda geliyordu ve son iki yıldır da bu görüşümü zamanla yazılarımı sizlerle paylaşıyordum. Halk dili ile yazarsam, AB’nin pili bitmeye başladı. AB geleceğinde parlaklık görülmüyor. İki Kıbrıs arasında çözüm sağlanmadan aceleyle Kıbrıs Rum Yönetimini 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’ye kabul etmekle AB kalitesinden ve güvenilirliğinde çok şey kaybetti. Özellikle de Romanya ve Bulgaristan’ı alıp, Türkiye’yi kapıda oyalamaya çalışan Avrupa’nın kaybı, çok daha büyük olmaya başladı…        Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Avrupa Bakanı Ömer Çelik, sık sık AB’nin gerçek yüzünü net bir şekilde ortaya koymaya çalışıyorlar. Türkiye Avrupa’ya muhtaç değil ama Avrupa Türkiye’ye her konuda muhtaçtır. AB’nin Türkiye’yi kapıda bekletmek ve üye yapmamak için piyon olarak Kıbrıs Rum Yönetimini kullanması artık kavak tadı verdi. Batının Türkiye’ye faydasının olmayacağını anlayan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım, ister istemez yüzlerini Şanghay Ekonomik İşbirliği örgütüne doğru çevirdiler ve Türk-Rus yakınlaşması da kendiliğinden gelmeye başladı...        Türkiye’nin içinde yaşayanlar belki farkında değil ama Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasların tartışmasız lideri konumunda şu anda. Hem politik, hem askeri hem de ekonomik lideri olarak görülüyor. Batısında ne Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan’ın, ne Bulgaristan’ın, ne de eski Yugoslavya’nın Balkanlara dağılmış devletlerinin esemesi bile okunmamaktadır. Ortadoğu’da ve Kafkaslar’da da kendine rakip olabilecek tek bir devlet bile yoktur...   Almanya, AB’nin çekirdek gücü. Sonra Fransa, sonra da İtalya geliyor. İtalya ekonomisi batak halde, Fransa ise terör ve ekonomik sarsıntı içerisinde, Cumhurbaşkanı Macron, kurtarıcı olarak seçildi. Bu ülkelerinde ekonomileri iyi gitmiyor. İtalya da, İngiltere gibi AB ile ilişkisini kesmek için uygun bir ortam arıyor. Almanya, AB’yi tek başına sürüklemeye çalışıyor. Yunanistan, Bulgaristan, Romanya gibi gelişmemiş ve ekonomileri batak ülkeler ayağına dolanıyor…         Almanya’nın Türkiye ile yaşadığı son kriz bütün dengeleri bozdu. Rusya ile Türkiye’nin, Rus Başkan Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, yakınlaşması hem Almanya’yı hem de ABD’yi ürkütmeye başladı. ABD perde arkasında Türkiye’ye olağan üstü baskı ve şantaj yapıyor. Bazen de tehditler savuruyordu. Bu ilişkinin daha da ileriye gitmemesi için. Başkan Trump’ın şimdilik gözle görülebilen politikası içinde Türkiye ile düşman yerine dost olmak var.Başkan Trump, State Department (Dışişleri Bakanlığı), Pentagon ve CIA’yi dizginleyebilirse Türkiye-ABD arasında yeni bir bahar başlayabilir. Zaten Başkan Trump günümüzde Rusya ile soğuk savaş başlatmak yerine dostluk kurmayı ve bazı konularda da işbirliği yapmayı kafasından geçiriyor. Bu arada YPG ve PYD’ye silah desteği ile ABD, Türkiye’ye gözdağı vermeye mi çalışıyor…         Almanya ile Türkiye arasında son günlerde yaşanan sorun ise son 99 yılın yaşananın en büyüğü. Almanya hem Türkiye’nin çoklu bölgesel gücünden çekiniyor hem de Almanya’da yaşamlarını sürdüren 4 milyona yakın Türk’ten. Aynı şekilde Rusya’dan da büyük çekince ve korkusu var. Bu nedenle de ABD, Türkiye ve Rusya ile yakınlaşmasına karşı. ABD’de, Pentagon’un ve CIA’nın sözünü ve dişini geçiremediği Trump’ın Başkan seçilmesi, Türkiye’nin bölgede çoklu güç pozisyonuna yükselmesi, Başkan Putin’in Rusya’yı tekrar dünya gücü yapma çabası var. Bölgede geçmişten daha farklı bir siyasi denge kurulacağının habercisi…           Türkiyesiz, Avrupa ve Ortadoğu siyaseti olmayacağı ortada görünüyor ama bekleyip göreceğiz. Türkiye’nin yönetilen ve her seferinde de kaybeden yerine, yöneten ve kazanan olacağı kesin olarak görünüyor…
Ekleme Tarihi: 06 Temmuz 2017 - Perşembe

Türk-Rus yakınlığı AB ve ABD’yi neden korkutuyor?

PİRİNCİN TAŞLARI

 

Günümüzde siyaseti iyi değerlendirebilen birçok siyaset bilimcisi ve akademisyenin ile konuşuyorum İç siyasette ve dış siyasette nereye gidiyoruz? Eski bir siyasi analistin ve deneyimli politikacının öngörüsü AB’nin eski gücünün kalmadığı ve ömrünün de uzun olmadığı yönünde çalışmaları izliyoruz diyor...

      

AB mutfağından gelen kötü kokular, Avrupa Ülkelerine yaptığım ziyaretler ve konuştuğum siyasetçiler sonucu benim burnuma daha önceki yıllarda geliyordu ve son iki yıldır da bu görüşümü zamanla yazılarımı sizlerle paylaşıyordum. Halk dili ile yazarsam, AB’nin pili bitmeye başladı. AB geleceğinde parlaklık görülmüyor. İki Kıbrıs arasında çözüm sağlanmadan aceleyle Kıbrıs Rum Yönetimini 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’ye kabul etmekle AB kalitesinden ve güvenilirliğinde çok şey kaybetti. Özellikle de Romanya ve Bulgaristan’ı alıp, Türkiye’yi kapıda oyalamaya çalışan Avrupa’nın kaybı, çok daha büyük olmaya başladı…
      

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Avrupa Bakanı Ömer Çelik, sık sık AB’nin gerçek yüzünü net bir şekilde ortaya koymaya çalışıyorlar. Türkiye Avrupa’ya muhtaç değil ama Avrupa Türkiye’ye her konuda muhtaçtır. AB’nin Türkiye’yi kapıda bekletmek ve üye yapmamak için piyon olarak Kıbrıs Rum Yönetimini kullanması artık kavak tadı verdi. Batının Türkiye’ye faydasının olmayacağını anlayan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım, ister istemez yüzlerini Şanghay Ekonomik İşbirliği örgütüne doğru çevirdiler ve Türk-Rus yakınlaşması da kendiliğinden gelmeye başladı...
      

Türkiye’nin içinde yaşayanlar belki farkında değil ama Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasların tartışmasız lideri konumunda şu anda. Hem politik, hem askeri hem de ekonomik lideri olarak görülüyor. Batısında ne Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan’ın, ne Bulgaristan’ın, ne de eski Yugoslavya’nın Balkanlara dağılmış devletlerinin esemesi bile okunmamaktadır. Ortadoğu’da ve Kafkaslar’da da kendine rakip olabilecek tek bir devlet bile yoktur...

 

Almanya, AB’nin çekirdek gücü. Sonra Fransa, sonra da İtalya geliyor. İtalya ekonomisi batak halde, Fransa ise terör ve ekonomik sarsıntı içerisinde, Cumhurbaşkanı Macron, kurtarıcı olarak seçildi. Bu ülkelerinde ekonomileri iyi gitmiyor. İtalya da, İngiltere gibi AB ile ilişkisini kesmek için uygun bir ortam arıyor. Almanya, AB’yi tek başına sürüklemeye çalışıyor. Yunanistan, Bulgaristan, Romanya gibi gelişmemiş ve ekonomileri batak ülkeler ayağına dolanıyor… 
      

Almanya’nın Türkiye ile yaşadığı son kriz bütün dengeleri bozdu. Rusya ile Türkiye’nin, Rus Başkan Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, yakınlaşması hem Almanya’yı hem de ABD’yi ürkütmeye başladı. ABD perde arkasında Türkiye’ye olağan üstü baskı ve şantaj yapıyor. Bazen de tehditler savuruyordu. Bu ilişkinin daha da ileriye gitmemesi için. Başkan Trump’ın şimdilik gözle görülebilen politikası içinde Türkiye ile düşman yerine dost olmak var.Başkan Trump, State Department (Dışişleri Bakanlığı), Pentagon ve CIA’yi dizginleyebilirse Türkiye-ABD arasında yeni bir bahar başlayabilir. Zaten Başkan Trump günümüzde Rusya ile soğuk savaş başlatmak yerine dostluk kurmayı ve bazı konularda da işbirliği yapmayı kafasından geçiriyor. Bu arada YPG ve PYD’ye silah desteği ile ABD, Türkiye’ye gözdağı vermeye mi çalışıyor…


      

 Almanya ile Türkiye arasında son günlerde yaşanan sorun ise son 99 yılın yaşananın en büyüğü. Almanya hem Türkiye’nin çoklu bölgesel gücünden çekiniyor hem de Almanya’da yaşamlarını sürdüren 4 milyona yakın Türk’ten. Aynı şekilde Rusya’dan da büyük çekince ve korkusu var. Bu nedenle de ABD, Türkiye ve Rusya ile yakınlaşmasına karşı. ABD’de, Pentagon’un ve CIA’nın sözünü ve dişini geçiremediği Trump’ın Başkan seçilmesi, Türkiye’nin bölgede çoklu güç pozisyonuna yükselmesi, Başkan Putin’in Rusya’yı tekrar dünya gücü yapma çabası var. Bölgede geçmişten daha farklı bir siyasi denge kurulacağının habercisi…   

      

Türkiyesiz, Avrupa ve Ortadoğu siyaseti olmayacağı ortada görünüyor ama bekleyip göreceğiz. Türkiye’nin yönetilen ve her seferinde de kaybeden yerine, yöneten ve kazanan olacağı kesin olarak görünüyor…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.