VAHAP DABAKAN
Köşe Yazarı
VAHAP DABAKAN
 

Türkiye-Rusya ilişkileri ve Türk Akımı!

PİRİNCİN TAŞLARI   Önceki hafta son doğalgaz bağlantı borusu Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin, Türk Akımı doğalgaz boru hattını yerine koydular. Bu Türkiye’nin yeni uluslar arası siyasetinde bir başarı ve yeni ufukların habercisiydi. İkinci Dünya savaşı sonrasında güya Türkiye’nin kalkınmasını sağlama amacıyla sunulan “Marshall yardımı” sonrasında, Türkiye, sonuna kadar açtığı kapıdan ABD içeriye girmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en mahrem noktalarına hirmden ulaşmayı başarmıştı. Bu sızmadan ne dönemin bakanlarının ne de başbakanının haberi bile olmamıştı…   ABD’nin derin devleti, iki-üç yıl gibi kısa bir zaman dilimi içinde Türkiye Cumhuriyetinin tüm Bakanlıklarını, Müdürlüklerini, Türk Silahlı Kuvvetlerini, Milli İstihbarat Teşkilatını ve Kamu İktisadi teşekküllerini (KİT) yönetir duruma gelmişti. Türkiye Cumhuriyeti tümü ile ABD, kıskacı ve denetimi altına girmişti. Dünya Bankası, dönemin hükümetlerini boğazına kadar borçlandırmış, tüm ipleri eline almıştı. Kredi karşılığı zorla kabul ettirilen yaptırımlar gerçekte Türkiye’nin tam bağımsız ve bölge lideri olmasını önleyecek, kalkınmasını frenleyecek bir projesiydi.   Yerli sanayinin gelişmesini durdurmak, Türk üreticisini ve sanayicisini tarım ürünleri ile kısıtlamak, Köy Enstitülerinin kapılarına kilit vurdurtmak, uçak fabrikasını kapattırmak, demir yolu ve deniz yolu ulaşımı ile taşımacılığının gelişmesini engelleyip sadece kara yollarının gelişmesine izin verdirmek gibi yaptırımlar ve kısıtlamalar Türkiye’nin uzun yıllar gelişememesine ve yerinde saymasına neden olmuştu…     Bir şekilde bunun farkına varan Başbakan Menderes, Rusya ile Türkiye ilişkilerini geliştirmek isteyince, CIA’nın organize ettiği 1960 darbesiyle Menderes bunu hayatı ile ödemişti. Olayın tam olarak farkına varılması darbeden sonra oldu. Yıllar sonra basında yer alan evraklara göre durumun vahameti, dönemin Başbakanlık Müsteşarı Albay Alpaslan Türkeş’in, göreve atandıktan bir müddet sonra başbakanlık ve diğer bakanlıklar içinde yaptığı inceleme ve teftiş sırasında İçişleri Bakanlığı’nda kimsenin dokunmadığı ve Amerikalıların dışında hiç kimsenin içeri giremediği bir odayı ortaya çıkardı...   Bu odada CIA elemanları çalışıyordu ve İçişleri Bakanlığı'na dışarıdan gelen şifre, telgraflar ile dışarı gönderilen evraklar buradan kontrol ediliyordu. Önemli olanlar da Pentagon’a gidiyordu. Odanın, CIA'nın irtibat bürosu olduğunun gören Türkeş, İçişleri Bakanlığındaki bu birimin Ankara’daki “Amerikan Yardım Ofisi”ne taşınmasını talep etti. Sonra da tüm Bakanlıklar, Müdürlükler, KİT’ler, Genel Kurmay ve MİT’de araştırma başlattı. Dönemin CIA Ankara Başkanı V. Miller ile ABD Ankara Büyükelçisi odanın taşınmasını önlemek istemişse de Türkeş kararından vazgeçmedi. Nihayet CIA, ABD Başkanını devreye sokunca, dönemin Milli Birlik Komitesi üyesi Albay Alpaslan Türkeş, bunun bedelini Hindistan’a sürgün edilmekle ödemişti...     Demirel ve Ecevit dönemlerinde ABD’nin Türkiye’ye verdiği yardım ve kredilerin nasıl kullanılacağı konusunda TC ile ABD arasında görüş ayrılığının ortaya çıkması, ABD’nin Türkiye’nin ithalatı kısıp kalkınma hızını düşürmesini istemesi, Türkiye’nin sanayileşmesine ve hatta inşa edilmesi planlanan yeni baraj projelerine karşı çıkması, ABD’nin Kıbrıs Barış Harekâtı ile afyon ekimine son verilmesini istemesi, 1971, 1980 ve 1997 darbelerini, 2000'li yıllar içinde yaşanan Balyoz, Ergenekon ve benzeri kumpasların yaşanmasını, FETÖ'nün savcılarının, FETÖ'nün polisleriyle Kozmik Oda'ya girmelerini, TSK önemli askeri ve sivil planları çalmalarını ve en sonunda da 15 Temmuz darbesini getirdi. Burnunu sokmaya çalıyor ama çok şükür artık ABD içimizde değil. ABD ne kadar istemiyor olsa da Türkiye-Rusya ilişkileri her gün biraz daha gelişiyor...     Türk Akımı Projesinin Türkiye’ye getirisi sadece doğalgazdan hazineye girecek yıllık 526 milyon Dolar değil. Rusya’dan yapılacak ithalatın TL ile Rusya’ya yapılacak ihracatın da Ruble ile ödenecek olması çok önemli bir gelişmedir. Farklı sektörlerde öne çıkmış olan Rusya ve Türkiye’nin gıda, müteahhitlik, sanayi ve endüstri de birbirlerini tamamlayacak olmalarıdır.
Ekleme Tarihi: 03 Aralık 2018 - Pazartesi

Türkiye-Rusya ilişkileri ve Türk Akımı!

PİRİNCİN TAŞLARI


 

Önceki hafta son doğalgaz bağlantı borusu Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin, Türk Akımı doğalgaz boru hattını yerine koydular. Bu Türkiye’nin yeni uluslar arası siyasetinde bir başarı ve yeni ufukların habercisiydi. İkinci Dünya savaşı sonrasında güya Türkiye’nin kalkınmasını sağlama amacıyla sunulan “Marshall yardımı” sonrasında, Türkiye, sonuna kadar açtığı kapıdan ABD içeriye girmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en mahrem noktalarına hirmden ulaşmayı başarmıştı. Bu sızmadan ne dönemin bakanlarının ne de başbakanının haberi bile olmamıştı…

 

ABD’nin derin devleti, iki-üç yıl gibi kısa bir zaman dilimi içinde Türkiye Cumhuriyetinin tüm Bakanlıklarını, Müdürlüklerini, Türk Silahlı Kuvvetlerini, Milli İstihbarat Teşkilatını ve Kamu İktisadi teşekküllerini (KİT) yönetir duruma gelmişti. Türkiye Cumhuriyeti tümü ile ABD, kıskacı ve denetimi altına girmişti. Dünya Bankası, dönemin hükümetlerini boğazına kadar borçlandırmış, tüm ipleri eline almıştı. Kredi karşılığı zorla kabul ettirilen yaptırımlar gerçekte Türkiye’nin tam bağımsız ve bölge lideri olmasını önleyecek, kalkınmasını frenleyecek bir projesiydi.

 

Yerli sanayinin gelişmesini durdurmak, Türk üreticisini ve sanayicisini tarım ürünleri ile kısıtlamak, Köy Enstitülerinin kapılarına kilit vurdurtmak, uçak fabrikasını kapattırmak, demir yolu ve deniz yolu ulaşımı ile taşımacılığının gelişmesini engelleyip sadece kara yollarının gelişmesine izin verdirmek gibi yaptırımlar ve kısıtlamalar Türkiye’nin uzun yıllar gelişememesine ve yerinde saymasına neden olmuştu…
 

 

Bir şekilde bunun farkına varan Başbakan Menderes, Rusya ile Türkiye ilişkilerini geliştirmek isteyince, CIA’nın organize ettiği 1960 darbesiyle Menderes bunu hayatı ile ödemişti. Olayın tam olarak farkına varılması darbeden sonra oldu. Yıllar sonra basında yer alan evraklara göre durumun vahameti, dönemin Başbakanlık Müsteşarı Albay Alpaslan Türkeş’in, göreve atandıktan bir müddet sonra başbakanlık ve diğer bakanlıklar içinde yaptığı inceleme ve teftiş sırasında İçişleri Bakanlığı’nda kimsenin dokunmadığı ve Amerikalıların dışında hiç kimsenin içeri giremediği bir odayı ortaya çıkardı...

 

Bu odada CIA elemanları çalışıyordu ve İçişleri Bakanlığı'na dışarıdan gelen şifre, telgraflar ile dışarı gönderilen evraklar buradan kontrol ediliyordu. Önemli olanlar da Pentagon’a gidiyordu. Odanın, CIA'nın irtibat bürosu olduğunun gören Türkeş, İçişleri Bakanlığındaki bu birimin Ankara’daki “Amerikan Yardım Ofisi”ne taşınmasını talep etti. Sonra da tüm Bakanlıklar, Müdürlükler, KİT’ler, Genel Kurmay ve MİT’de araştırma başlattı. Dönemin CIA Ankara Başkanı V. Miller ile ABD Ankara Büyükelçisi odanın taşınmasını önlemek istemişse de Türkeş kararından vazgeçmedi. Nihayet CIA, ABD Başkanını devreye sokunca, dönemin Milli Birlik Komitesi üyesi Albay Alpaslan Türkeş, bunun bedelini Hindistan’a sürgün edilmekle ödemişti...
 

 

Demirel ve Ecevit dönemlerinde ABD’nin Türkiye’ye verdiği yardım ve kredilerin nasıl kullanılacağı konusunda TC ile ABD arasında görüş ayrılığının ortaya çıkması, ABD’nin Türkiye’nin ithalatı kısıp kalkınma hızını düşürmesini istemesi, Türkiye’nin sanayileşmesine ve hatta inşa edilmesi planlanan yeni baraj projelerine karşı çıkması, ABD’nin Kıbrıs Barış Harekâtı ile afyon ekimine son verilmesini istemesi, 1971, 1980 ve 1997 darbelerini, 2000'li yıllar içinde yaşanan Balyoz, Ergenekon ve benzeri kumpasların yaşanmasını, FETÖ'nün savcılarının, FETÖ'nün polisleriyle Kozmik Oda'ya girmelerini, TSK önemli askeri ve sivil planları çalmalarını ve en sonunda da 15 Temmuz darbesini getirdi. Burnunu sokmaya çalıyor ama çok şükür artık ABD içimizde değil. ABD ne kadar istemiyor olsa da Türkiye-Rusya ilişkileri her gün biraz daha gelişiyor...
 

 

Türk Akımı Projesinin Türkiye’ye getirisi sadece doğalgazdan hazineye girecek yıllık 526 milyon Dolar değil. Rusya’dan yapılacak ithalatın TL ile Rusya’ya yapılacak ihracatın da Ruble ile ödenecek olması çok önemli bir gelişmedir. Farklı sektörlerde öne çıkmış olan Rusya ve Türkiye’nin gıda, müteahhitlik, sanayi ve endüstri de birbirlerini tamamlayacak olmalarıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.