VAHAP DABAKAN
Köşe Yazarı
VAHAP DABAKAN
 

Yabancılaşmayı Bırak, Marka Şehir Olmaya Bak!

FETÖ’nün Asker elbiseli teröristleri tarafından 15 Temmuz darbe girişiminde başarılı olamayınca, Türkiye’ye karşı olan Avrupa Ülkeleri, ABD hemen taktik değiştirip ekonomiye el atmaya başladılar: Doları yükseltmeye hayatı yaşanmaz hale getirmeye çalıştılar. Türk Milleti silahlara, tanklara karşı çıktıkları gibi hemen yastık altındaki dövizleri bozdurmaya başladılar…         Türkiye de bu kadar yaşananları gördüğümüz halde, döviz yerine her türlü alışverişlerin Türk Lirasıyla yapılmaya başladığı şu günlerde yabancı merakını içimizden, dükkânların tabelalarından bir türlü aşağıya indirilemiyor. Türkiye düşmanlarının nesine merak sarıyoruz gelin hep birlikte yabancı isimli tabelaları dükkânlardan indirelim. ‘Kalkınmak’ kuru bir ifadeyle olmaz!        Bunun yolu var. Çıkarılacak ‘Milli’lik” kanunuyla tıpkı, “fizik kanunu” gibi kuralları, yolu, yöntemi var. Çarşı Pazar dolaşıyoruz.   Sağımızda ve solumuzda ki, yabancı yazılı tabelalara gözlerimiz takılıyor; Her biri yabancı, ne olduğunu da anlamadığımız isimler.        Bu nedir, diyoruz? ‘MARKA’ döviz de yapılan suni artışlar gibi kendimi bir anda, ‘ekonomik abluka altında’ hissediyorum!   Bir an sarsılıyorum, titriyorum. İnanın, ‘düşmemek için’ kendimi zor tutuyorum. Gençlerimiz, ‘yabancı markayla’ tanışıyorlar. Kendi aralarında, markaları tartışıyorlar. Tekstilinden Beyaz Eşyasına, Akıllı telefonundan bilgisayarına, Mobilyasından Otomobiline, İsteseniz de,  istemeseniz de;  İliklerimize kadar hayatınıza girmiş!        Yıllar önce bir haber okumuştum; “Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) tarafından hazırlanan, 2006 yılı patent raporuna göre, Güney Kore’de; Her bir milyon dolarlık Ar-Ge harcamasından 4,60 adet patent elde edilirken, Bu rakam Türkiye’de, 0,14 adet olarak gerçekleşiyordu.” Patent Nedir?        “Bir ticaret malını tanıtmaya, benzerlerinden ayırmaya yarayan, O malın resim ya da harften oluşan özel im.” Bilimsel ve teknik buluşun ya da böyle bir buluşu uygulama alanında, kullanma hakkının kime ait olduğunu gösteren resmi belge…”        2004 yılı patent rakamlarına baktığımızda, En fazla patent başvurusu yapan ülke; Çin, 928 bin patentle dünyada ilk sırada yer alıyor. Çin’i “578 bin patent başvurusuyla ABD takip ediyor. Sonra, Güney Kore; 210 bin patent başvurusu oluyor. Avrupa Patent Ofisi EPO, 152 bin sırasıyla da, Almanya; 65 bin, Hindistan; 42 bin, Rusya; 40 bin, Kanada; 35 bin, Brezilya; 30 bin, Avustralya; 25 bin ve Türkiye, İsrail’den sonra; 5 bin 97 patent başvurusu. Aynı Çin, 2014 yılına geldiğimizde, başvurduğu patent sayısı; 2 milyon 680 binlere ulaşmış durumda…         Patent başvurularında, “Asya lider” durumunda.  Asya, dünya patent başvurusunun, ‘yüzde 60’larını’ gerçekleştiriyor. Bunların anlamı nedir?          “Uzak doğu’nun; Uyanışı… Ayağa kalkışıdır!” Asya’yı, Kuzey Amerika; Yüzde 22,9’la takip ediyor. Avrupa, yüzde 12,9’da kalıyor. Patentle birlikte bizler neleri düşünebiliyoruz? O ülkelerde ki, ‘AR-GE’ çalışmalarını o ülkelerin, bilime olan Katma Değerini ekonomik gelişme ile birlikte, siyasi irade ile güçlendiklerini görebiliyoruz.     O sebepledir ki, 21. Asra; “Bilgi Asrı, diyoruz!        Coğrafyamızın yabancı Marka Şehri olma yerine biz kendi markamızı çıkarıp Türk markasını yaymalıyız. Marka Ürünlerimizle dünya pazarlarında yerimizi almalıyız. Bu konularda ‘çalışma ofisleri’ kurmalı ve lobi faaliyetlerimizi artırmalıyız. Ve ilk önceliğimizde de, “Ürün tespitleri” yapmalıyız. AR-GE Projeleriyle ön plana çıkabilecek ürünler konusunda da;  Üniversiteler girmek Enstitüler kurmaktan oluşur…        Malatya, “kayısı da” Kayseri; Pastırma ve sucukta, Aydın İncir’de, Manisa; Sultani üzüm de bunları başardı!        Türkiye’de 2015 yılı, “Patent Başvuru Sayılarına” baktığımızda; İstanbul; 2 bin 399 patentle, ilk sırada yer alıyor. Onu Ankara; 636, Bursa; 440, İzmir; 289, Kocaeli; 209, Gaziantep; 184, Konya; 163,   Sakarya; 148, Eskişehir; 135 patent başvurusunda bulunmuştur. Bu şehirlerin aynı zamanda Türkiye’nin en fazla; “İç ve Dış Ticaret Hacmine” sahip illeridir…        Artık, yerkürede şehirler; “Marka Ürünleriyle” ön plana çıkmaya başladıklarını görüyoruz. Bu ürünler, dünya ile entegre oluyorlar. Ekonomik büyüme, sosyal refahı da beraberinde getiriyor. Şüphesiz ki, kültür, sanat ve edebiyatın gelişmesi de bütün bu ekonomik kazanımlarla kendi öz benliğimiz kazanmamızın da önünü açacaktır…         Bugünlerde gördüğümüz örnek bize Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmadığını gösteriyor. Gelin yabancı merakını bırakıp ilkokullarda yaptığımız ‘yerli malı haftalarını’ hatırlayalım. Yerli Malı Türkün malına daha çok önem verelim…
Ekleme Tarihi: 06 Şubat 2017 - Pazartesi

Yabancılaşmayı Bırak, Marka Şehir Olmaya Bak!

FETÖ’nün Asker elbiseli teröristleri tarafından 15 Temmuz darbe girişiminde başarılı olamayınca, Türkiye’ye karşı olan Avrupa Ülkeleri, ABD hemen taktik değiştirip ekonomiye el atmaya başladılar: Doları yükseltmeye hayatı yaşanmaz hale getirmeye çalıştılar. Türk Milleti silahlara, tanklara karşı çıktıkları gibi hemen yastık altındaki dövizleri bozdurmaya başladılar…

       

Türkiye de bu kadar yaşananları gördüğümüz halde, döviz yerine her türlü alışverişlerin Türk Lirasıyla yapılmaya başladığı şu günlerde yabancı merakını içimizden, dükkânların tabelalarından bir türlü aşağıya indirilemiyor. Türkiye düşmanlarının nesine merak sarıyoruz gelin hep birlikte yabancı isimli tabelaları dükkânlardan indirelim. ‘Kalkınmak’ kuru bir ifadeyle olmaz!
     

 Bunun yolu var. Çıkarılacak ‘Milli’lik” kanunuyla tıpkı, “fizik kanunu” gibi kuralları, yolu, yöntemi var. Çarşı Pazar dolaşıyoruz.
 

Sağımızda ve solumuzda ki, yabancı yazılı tabelalara gözlerimiz takılıyor; Her biri yabancı, ne olduğunu da anlamadığımız isimler.
      

Bu nedir, diyoruz? ‘MARKA’ döviz de yapılan suni artışlar gibi kendimi bir anda, ‘ekonomik abluka altında’ hissediyorum!
 

Bir an sarsılıyorum, titriyorum. İnanın, ‘düşmemek için’ kendimi zor tutuyorum. Gençlerimiz, ‘yabancı markayla’ tanışıyorlar. Kendi aralarında, markaları tartışıyorlar. Tekstilinden Beyaz Eşyasına, Akıllı telefonundan bilgisayarına, Mobilyasından Otomobiline,
İsteseniz de,  istemeseniz de;  İliklerimize kadar hayatınıza girmiş!
      

Yıllar önce bir haber okumuştum; “Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) tarafından hazırlanan, 2006 yılı patent raporuna göre, Güney Kore’de; Her bir milyon dolarlık Ar-Ge harcamasından 4,60 adet patent elde edilirken, Bu rakam Türkiye’de, 0,14 adet olarak gerçekleşiyordu.” Patent Nedir?
      

“Bir ticaret malını tanıtmaya, benzerlerinden ayırmaya yarayan, O malın resim ya da harften oluşan özel im.” Bilimsel ve teknik buluşun ya da böyle bir buluşu uygulama alanında, kullanma hakkının kime ait olduğunu gösteren resmi belge…”
      

2004 yılı patent rakamlarına baktığımızda, En fazla patent başvurusu yapan ülke; Çin, 928 bin patentle dünyada ilk sırada yer alıyor. Çin’i “578 bin patent başvurusuyla ABD takip ediyor. Sonra, Güney Kore; 210 bin patent başvurusu oluyor. Avrupa Patent Ofisi EPO, 152 bin sırasıyla da, Almanya; 65 bin, Hindistan; 42 bin, Rusya; 40 bin, Kanada; 35 bin, Brezilya; 30 bin, Avustralya; 25 bin
ve Türkiye, İsrail’den sonra; 5 bin 97 patent başvurusu. Aynı Çin, 2014 yılına geldiğimizde, başvurduğu patent sayısı; 2 milyon 680 binlere ulaşmış durumda…
       

Patent başvurularında, “Asya lider” durumunda.  Asya, dünya patent başvurusunun, ‘yüzde 60’larını’ gerçekleştiriyor. Bunların anlamı nedir?
        

“Uzak doğu’nun; Uyanışı… Ayağa kalkışıdır!” Asya’yı, Kuzey Amerika; Yüzde 22,9’la takip ediyor. Avrupa, yüzde 12,9’da kalıyor. Patentle birlikte bizler neleri düşünebiliyoruz? O ülkelerde ki, ‘AR-GE’ çalışmalarını o ülkelerin, bilime olan Katma Değerini ekonomik gelişme ile birlikte, siyasi irade ile güçlendiklerini görebiliyoruz.  
 

O sebepledir ki, 21. Asra; “Bilgi Asrı, diyoruz!
     

 Coğrafyamızın yabancı Marka Şehri olma yerine biz kendi markamızı çıkarıp Türk markasını yaymalıyız. Marka Ürünlerimizle dünya pazarlarında yerimizi almalıyız. Bu konularda ‘çalışma ofisleri’ kurmalı ve lobi faaliyetlerimizi artırmalıyız. Ve ilk önceliğimizde de, “Ürün tespitleri” yapmalıyız. AR-GE Projeleriyle ön plana çıkabilecek ürünler konusunda da;  Üniversiteler girmek Enstitüler kurmaktan oluşur…
      

Malatya, “kayısı da” Kayseri; Pastırma ve sucukta, Aydın İncir’de, Manisa; Sultani üzüm de bunları başardı!
      

Türkiye’de 2015 yılı, “Patent Başvuru Sayılarına” baktığımızda;
İstanbul; 2 bin 399 patentle, ilk sırada yer alıyor. Onu Ankara; 636, Bursa; 440, İzmir; 289, Kocaeli; 209, Gaziantep; 184, Konya; 163,
 

Sakarya; 148, Eskişehir; 135 patent başvurusunda bulunmuştur. Bu şehirlerin aynı zamanda Türkiye’nin en fazla; “İç ve Dış Ticaret Hacmine” sahip illeridir…
     

 Artık, yerkürede şehirler; “Marka Ürünleriyle” ön plana çıkmaya başladıklarını görüyoruz. Bu ürünler, dünya ile entegre oluyorlar. Ekonomik büyüme, sosyal refahı da beraberinde getiriyor.
Şüphesiz ki, kültür, sanat ve edebiyatın gelişmesi de bütün bu ekonomik kazanımlarla kendi öz benliğimiz kazanmamızın da önünü açacaktır…
       

Bugünlerde gördüğümüz örnek bize Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmadığını gösteriyor. Gelin yabancı merakını bırakıp ilkokullarda yaptığımız ‘yerli malı haftalarını’ hatırlayalım. Yerli Malı Türkün malına daha çok önem verelim…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.