ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

SONRASI YOK MU? ( evlilik )

Öncesi mi yoktu yoksa sonrası mı yok? Hasret ilmek ilmek işlenirken, yaz kışa çevrilirken, ömrüm ömrünün üzerine konulurken, Öncesi mi yoktu yoksa sonrası mı yok? Gidişin eşiğinde beklerken, sevda çarmığa gerilirken, ömrüm ahde vefa ararken, hayatın öncesi mi yoktu yoksa sonrası mı?  Edebiyat parçalayan dilin esiri olurken, dik duruş vicdansızlık sayılırken, bir sevda bir satır da piç edilirken senden öncesi mi yoktu yoksa sonrası mı? Her sebepte arayıp sorarken, gözlerinin izi duvarda asılıyken, gidiyorum demek adet sayılırken rest çekmekte neyin nesi... Yoksa SONRASI GERÇEKTEN YOK MU? Hayat kısa yol uzun ve bu uzun yolda yanımızda ki kişi hayat arkadaşımız, eşimiz… İnsan yoldaşsız olmaz hele ki nefesin kısa yolun uzun olduğu zamanlarda nefes nefese verip iki canı bir edip yürümek gerek. Yani hasret ilmek ilmek işlenirken, kışın yaza dönüştüğü, ömrüm ömrünün üzerine konulduğu evre. Kısa bir hikâye paylaşmak istiyorum izninizle, Adamın biri kadının yanına aynı yolda yürümeye talip olmak için gelir. Kadın, düşünür sonradan adamla aynı yolda yürüyebileceğini kanaat getirir ve yola çıkarlar… Bir iki sokak derken adam üçüncü sokakta mırın-kırın etmeye başlar tabi ömür kısa yol uzun, şartlar zor, hava soğuk adam yapamaz döner… Kadın artık yola çıkmış ve geri dönme şansı yoktur tek kaldım ne yapayım demez yürümeye devam eder bazen öyle dolar ki içi yürümeyi bırakıp koşmaya başlar ama yolu tamamlayamaz. Yol ortasına kadar başkası ile gelen adam kadının yine karşısına çıkar ve aynı yolda yürümeye talip olur. Kadın ‘artık aynı hatayı yapmaz bırakıp gitmez’ diye düşünüp kabul eder. Ama aynı şartlar karşısında adam yine gider. Ve kadın öğrenir bir kere giden hep gider, bir kere hata yapan hep hata yapar. Duygu ve düşüncelerinin sağ kalmasını istemeyen kadın adamı gözünden, gönlünden düşürüp ezer geçer, öldürür onu ve yoluna devam eder… Ve hala yol üzerindedir… Açlık değil fikir oyunları bunlar. Kazananı olmayan, her iki tarafında birbirine muhtaç olacağı, çaresiz kalacağı oyun… Bütün ortam hazırlanmış, uyumak için bir yatak, yemek için mutfak ve ihtiyaçlarını karşılayacağın şeyler… Evlilik adam için de kadın içinde isteklerimi yerine getirsin diye düşünmeye başladıkları ana geldi, tam da bu nokta da kesip atmak gerekirken. Günümüzde sevgi ve ilgi ihtiyaçlarının karşılanması, Çocuk sahibi olma isteği, Sosyal saygınlığı artıracağı düşüncesi, Maddi gereksinimlerinin karşılanması düşüncesi evlenme kararı ve nedenlerini en çok etkileyen faktörlerin başında geliyormuş. Doğrudur, ben bilmem… Evlilik beraber yaşlanabileceğin, dört duvar arasında konuşabileceğin, zamanını kıymetli olduğunu, senin değerli olduğunu hissettirecek biri kişi. Gözünden sakınacağın, saçının teline zarar gelmesin diye savaşacağın, koca bir dağ olması lazım… Ama evliliğin yapı taşı bana kalırsa sevmek… Sırf evlilik yapmak için yapmamak gerek. Sevgi zaten güveni doğurur…   Senle beraber bir cümle düşüyor, yüreğimin derinliklerindeki ayakuçlarına; ' ekmek gibi ufalanıyor içim ya öp alına koy ya da...' (Evet, eşimiz ekmek gibi nimettir bizim için ve bizim nimetimizi ayalar altında değil öper başımıza koyarız. ) Gün ağardı, gözler önce duvardaki resmine takıldı sonra manasız bakışlarına... Kalkıp gidesim geldi, gidemedim çare sırtımı dönmekti, dönemedim... (Hayat birine sırtına dönecek ve küsecek kadar uzun değil maalesef. Hele ki kalan ömrümüzü geçireceğimiz kişiye karşı en ufak sorunda sarıp sarmalamak yerine sırtını dönmek sorunu daha da çıkmaz hale koyar.) Cevapsız kalan onca sorulara bir yenisi eklendi ama yağlı bir urganda infazı yakındır, düşüncelerin... Ve senin...(Evet, şahsımın da en keskin olduğu husus. Beynimde bazı şeylerin cevabını alamayıp, taşları yerlerine yerleştirmekte zorlandığımda düşünmekten yorulur ve sonunda bu yorgunluğun neticesinde bütün olumsuzlukları silip atıyorum… Ama savaşan insan her daim iyidir. Özellikle bayanlar bir konu üzerinde tartışmaya gidiyor ise kaybetmemek adına çaba gösterdiği içindir çok nadirdir çamurluk için kavga eden ki onun da niyeti farklıdır. Eğer bir kadın sessizleşir ise savaşmaktan, çırpınmaktan vazgeçmiştir) Ve ben? Bilmiyorum, benim hayalimde kör bir kurşun var sokak ortasında iki büklüm şeref madalyası gibi göğsümde taşıdığım ile... (Ha bugün ha yarın derken kısa olan şu ömrü elbet nihayete erecek. Benim, bizim niyetimiz yolumuzdan edecekler değil yoldaş olacak baba yiğitler lazım…) Yıllar önce duyduğum hikâye aklıma geliyor ”bir uçak yolculuğunda adam, yanında oturan adama “bayım alyansınız yanlış elinize takmışsınız” Der. Adam bunun üzerine “yanlış kadın ile evliyim ondan” diye karşılık verir. Cevabı alan düşünmeye devam eder ve sorgulamaya başlar “peki bu adam doğru adam mı? Yani kadın doğru adam ile evlenmiş miydi? Bilinmez tabi… Yanlış seçilmiş bir insana doğru daranmış olursanız doğru insan ile evlenmiş olmaz mısınız? Peki ya doğru insan ile evlendiğiniz halde yanlış davranmış olsanız yanlış bir evlilik yapmış sayılmaz mısınız? Çok kafa karıştırıcı durum… Kadın veya adam doğru ya da yanlış diye düşünmek bizim mevzumuz olmaması gerekir çünkü karşımızda ne olursa olsun insan var bunun bilincinde olarak davranışlarımızı biçimlendirirsek zaten hiçbir sıkıntı çıkacağını düşünmüyorum. Saygılılarını kaybetmiş birey ne kadar doğru insan olsa da ilişki yanlış olur kanaatindeyim… Birinin hayatını berbat edecekseniz ve sırf evlilik olsun diye evlenecek iseniz oturun oturduğunuz yerde ne ilk bekâr olacaksınız nede son… Bari birinin başını yakmamış olursunuz. 
Ekleme Tarihi: 04 Nisan 2022 - Pazartesi

SONRASI YOK MU? ( evlilik )

Öncesi mi yoktu yoksa sonrası mı yok? Hasret ilmek ilmek işlenirken, yaz kışa çevrilirken, ömrüm ömrünün üzerine konulurken, Öncesi mi yoktu yoksa sonrası mı yok?

Gidişin eşiğinde beklerken, sevda çarmığa gerilirken, ömrüm ahde vefa ararken, hayatın öncesi mi yoktu yoksa sonrası mı? 

Edebiyat parçalayan dilin esiri olurken, dik duruş vicdansızlık sayılırken, bir sevda bir satır da piç edilirken senden öncesi mi yoktu yoksa sonrası mı?

Her sebepte arayıp sorarken, gözlerinin izi duvarda asılıyken, gidiyorum demek adet sayılırken rest çekmekte neyin nesi... Yoksa SONRASI GERÇEKTEN YOK MU?

Hayat kısa yol uzun ve bu uzun yolda yanımızda ki kişi hayat arkadaşımız, eşimiz… İnsan yoldaşsız olmaz hele ki nefesin kısa yolun uzun olduğu zamanlarda nefes nefese verip iki canı bir edip yürümek gerek. Yani hasret ilmek ilmek işlenirken, kışın yaza dönüştüğü, ömrüm ömrünün üzerine konulduğu evre.

Kısa bir hikâye paylaşmak istiyorum izninizle, Adamın biri kadının yanına aynı yolda yürümeye talip olmak için gelir. Kadın, düşünür sonradan adamla aynı yolda yürüyebileceğini kanaat getirir ve yola çıkarlar… Bir iki sokak derken adam üçüncü sokakta mırın-kırın etmeye başlar tabi ömür kısa yol uzun, şartlar zor, hava soğuk adam yapamaz döner… Kadın artık yola çıkmış ve geri dönme şansı yoktur tek kaldım ne yapayım demez yürümeye devam eder bazen öyle dolar ki içi yürümeyi bırakıp koşmaya başlar ama yolu tamamlayamaz. Yol ortasına kadar başkası ile gelen adam kadının yine karşısına çıkar ve aynı yolda yürümeye talip olur. Kadın ‘artık aynı hatayı yapmaz bırakıp gitmez’ diye düşünüp kabul eder. Ama aynı şartlar karşısında adam yine gider. Ve kadın öğrenir bir kere giden hep gider, bir kere hata yapan hep hata yapar. Duygu ve düşüncelerinin sağ kalmasını istemeyen kadın adamı gözünden, gönlünden düşürüp ezer geçer, öldürür onu ve yoluna devam eder… Ve hala yol üzerindedir…

Açlık değil fikir oyunları bunlar. Kazananı olmayan, her iki tarafında birbirine muhtaç olacağı, çaresiz kalacağı oyun… Bütün ortam hazırlanmış, uyumak için bir yatak, yemek için mutfak ve ihtiyaçlarını karşılayacağın şeyler… Evlilik adam için de kadın içinde isteklerimi yerine getirsin diye düşünmeye başladıkları ana geldi, tam da bu nokta da kesip atmak gerekirken.

Günümüzde sevgi ve ilgi ihtiyaçlarının karşılanması, Çocuk sahibi olma isteği, Sosyal saygınlığı artıracağı düşüncesi, Maddi gereksinimlerinin karşılanması düşüncesi evlenme kararı ve nedenlerini en çok etkileyen faktörlerin başında geliyormuş. Doğrudur, ben bilmem…

Evlilik beraber yaşlanabileceğin, dört duvar arasında konuşabileceğin, zamanını kıymetli olduğunu, senin değerli olduğunu hissettirecek biri kişi. Gözünden sakınacağın, saçının teline zarar gelmesin diye savaşacağın, koca bir dağ olması lazım… Ama evliliğin yapı taşı bana kalırsa sevmek… Sırf evlilik yapmak için yapmamak gerek. Sevgi zaten güveni doğurur…  

Senle beraber bir cümle düşüyor, yüreğimin derinliklerindeki ayakuçlarına; ' ekmek gibi ufalanıyor içim ya öp alına koy ya da...' (Evet, eşimiz ekmek gibi nimettir bizim için ve bizim nimetimizi ayalar altında değil öper başımıza koyarız. )

Gün ağardı, gözler önce duvardaki resmine takıldı sonra manasız bakışlarına...

Kalkıp gidesim geldi, gidemedim çare sırtımı dönmekti, dönemedim... (Hayat birine sırtına dönecek ve küsecek kadar uzun değil maalesef. Hele ki kalan ömrümüzü geçireceğimiz kişiye karşı en ufak sorunda sarıp sarmalamak yerine sırtını dönmek sorunu daha da çıkmaz hale koyar.)

Cevapsız kalan onca sorulara bir yenisi eklendi ama yağlı bir urganda infazı yakındır, düşüncelerin...

Ve senin...(Evet, şahsımın da en keskin olduğu husus. Beynimde bazı şeylerin cevabını alamayıp, taşları yerlerine yerleştirmekte zorlandığımda düşünmekten yorulur ve sonunda bu yorgunluğun neticesinde bütün olumsuzlukları silip atıyorum… Ama savaşan insan her daim iyidir. Özellikle bayanlar bir konu üzerinde tartışmaya gidiyor ise kaybetmemek adına çaba gösterdiği içindir çok nadirdir çamurluk için kavga eden ki onun da niyeti farklıdır. Eğer bir kadın sessizleşir ise savaşmaktan, çırpınmaktan vazgeçmiştir)

Ve ben?

Bilmiyorum, benim hayalimde kör bir kurşun var sokak ortasında iki büklüm şeref madalyası gibi göğsümde taşıdığım ile... (Ha bugün ha yarın derken kısa olan şu ömrü elbet nihayete erecek. Benim, bizim niyetimiz yolumuzdan edecekler değil yoldaş olacak baba yiğitler lazım…)

Yıllar önce duyduğum hikâye aklıma geliyor ”bir uçak yolculuğunda adam, yanında oturan adama “bayım alyansınız yanlış elinize takmışsınız” Der. Adam bunun üzerine “yanlış kadın ile evliyim ondan” diye karşılık verir. Cevabı alan düşünmeye devam eder ve sorgulamaya başlar “peki bu adam doğru adam mı? Yani kadın doğru adam ile evlenmiş miydi? Bilinmez tabi… Yanlış seçilmiş bir insana doğru daranmış olursanız doğru insan ile evlenmiş olmaz mısınız? Peki ya doğru insan ile evlendiğiniz halde yanlış davranmış olsanız yanlış bir evlilik yapmış sayılmaz mısınız? Çok kafa karıştırıcı durum… Kadın veya adam doğru ya da yanlış diye düşünmek bizim mevzumuz olmaması gerekir çünkü karşımızda ne olursa olsun insan var bunun bilincinde olarak davranışlarımızı biçimlendirirsek zaten hiçbir sıkıntı çıkacağını düşünmüyorum. Saygılılarını kaybetmiş birey ne kadar doğru insan olsa da ilişki yanlış olur kanaatindeyim…

Birinin hayatını berbat edecekseniz ve sırf evlilik olsun diye evlenecek iseniz oturun oturduğunuz yerde ne ilk bekâr olacaksınız nede son… Bari birinin başını yakmamış olursunuz. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.