ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

Kaza (Musibet, fark ettiğin ama hissedemediğin kapıları açar)

Yaklaşık yedi senedir kullandığım yol güzergâhı üzerinde geçenlerde trafik kazasına karıştım. Hala daha nasıl olduğunu anlayamadığım kazanın sitresini atabilmiş değilim... Karşı tarafın aracı yol kenarındaki ağaçlara çarparak durabilmiş benim araç ise sola savrulmuştu. Çarpmanın şiddeti ile doğan o 'zıınnnn! sesi hala kulaklarımda. Kazadan sonra toplu taşımada ağacın gölgesinden bile irkildiğim zamanlar oldu ve uzun süre aracın ön tarafında değil arka tarafında yolculuk etmeyi tercih ettim. Kaza olduğu zaman arabanın kapısını zor bela açmıştım lâkin araçtan inmeye yeltendiğim anda dizlerimi oynatamadığımı fark ettim. Elimle dizlerimi dışarıya çıkarmaya çalışsam da nafile... Karşıdan bana yaklaşan iki tane adamdan beni çıkarmalarını rica ettim. Kazanın şiddeti ile başımı cama çarpmıştım. Hiç tanımadığım o iki adam beni araçtan çıkarıp çimenlere doğru uzattılar. Gözlerim kapanıyordu uyumak istiyordum. Git gide kalabalık artıyordu. İçlerinden biri "arabanın yanına sigara ile yaklaşmayın!" diye bağırdı, düşünme yetim yerinde olacak ki araba ne halde diye görmek için başımı kaldıracak oldum ama kaldırmaya çalışmam ile düşmesi bir oldu... Niyeyse konuşamıyordum. El işareti ile telefonu işaret ettim. Telefonu arabadan birisi getirdi ve telefonu parmak kilidi ile kolaylıkla açıp üniversite arkadaşımın ailesinin numarasını buldum ve karşımdaki kişiye verdim... Ambulans sesi yavaş yavaş kulaklarıma çalınmaya başlamıştı. Sonrası muamma... Bayılmışım...  Çok kısa sürmüş olacak ki gözlerimi açtığımda ambulanstan indiriyorlardı. Üşüyordum. Dizlerim aklıma geldi oynatmaya çalıştım, boşunaydı… Sağ elimin yüzük parmağını da oynatmakta güçlük çekiyordum... Sonra arkadaşımın ailesi ve kazayı Gebze haber sitesinin sosyal medya aracılığıyla duyan arkadaşlar birer birer gelmişlerdi, sağ olsunlar... Çok şükür kefeni bir kez daha yırttık. Bu ikinci olmuştu. İlk motor kazasından sonra böylesi ağır bir kaza başıma gelmemişti. Verilecek sadakamız varmış ya da verilmiş sadakamız… Sağdım, elim kolum tutuyor, ufak sıyrıklarla ayaktaydım. Çok şükür. Sağlık yavaş yavaş toparlanmaya başlayınca artık araba derdine düşmüştüm. Araçların ikisi de pert... Yıllardır Doğu, Güneydoğu, Akdeniz, Ege, Marmara Bölgesini benimle beraber gezen namı diğer "gara böcüğüm" yoktu... Mal kaybından çok arkadaşımı kaybetmiş gibi üzüldüm. Bir hafta sonra çok kıymet verdiğim büyüğüm aradı. Ölen ya da yaralanan olup olmadığını sorduktan sonra hata kimde dedi. Hata bende diye karşılık verince güldü ve insanın hatasını bilmesi de güzel dedi ve ekledi "günahlarına kefaret olsun'. Haklıydı. Ben hiç bu tarafından bakmamıştım. Çünkü insanın başına bir musibet gelirse 'Rabbim güzel nimet verecek sabır et' diye telkin ederdim. Hiç bilerek, bilmeyerek işlediğimiz günahın kefareti ne olacak düşünmemiştim. Sıkıntılı sürecin bilincinde olan kıymetli insan bir kaç dua tavsiyesinde bulundu. Musibet bir hayrı davet eder. Uzun zaman sonra o insanın beni aramasını vesile etmişti...  Kaza beni can sağlığının tekrardan ne kadar kıymetli olduğunu, gerek yazarak gerek dillendirdiğim ölüm temasını bu sefer bana hissettirerek varlığını idrak ettirmişti. Gaflette olan ruhum yola çıkmıştı. Peki, yol ne bilir misiniz? Büyükler, “Yol halktan hakka, tevhide giden düşünce ile attığımız adımın adıdır” der. Yanlış hatırlamıyorsam Üftade hazretleri Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerine bu şekilde diyordu... Ya da Tapduk Emre'nin Yunus Emre'ye dediği gibi “yola çık, yoldan çıkma” uyarısının adıydı. 'Musibet ile elbet çözüm yolu gelir' duasıyla uyandık bir kez daha uykudan deyip son satırları tesbih dizer gibi dizelim kâğıda...  Kapılar aşınmaz bir duvar, Hikmet eli nerede bir haber ver. Açık gözlerim mi yoksa âma Dilim mi lâl etmez dua.... Kim demiş fazlasından yük verir diye, Kâni değil midir, her cefaya... Sefa sürerken etmezsen edâ Elbet verir bir ders sana... Çeribaşı! Akıl değil kalp lazım yola Elbet ulaşırsın sende vuslata... Eğilme! Dik dur secde edilmez Allahtan başkasına... * Velhasılıkelam Azrail misafir kalkıp gitmek ister...
Ekleme Tarihi: 26 Nisan 2024 - Cuma

Kaza (Musibet, fark ettiğin ama hissedemediğin kapıları açar)

Yaklaşık yedi senedir kullandığım yol güzergâhı üzerinde geçenlerde trafik kazasına karıştım. Hala daha nasıl olduğunu anlayamadığım kazanın sitresini atabilmiş değilim... Karşı tarafın aracı yol kenarındaki ağaçlara çarparak durabilmiş benim araç ise sola savrulmuştu. Çarpmanın şiddeti ile doğan o 'zıınnnn! sesi hala kulaklarımda. Kazadan sonra toplu taşımada ağacın gölgesinden bile irkildiğim zamanlar oldu ve uzun süre aracın ön tarafında değil arka tarafında yolculuk etmeyi tercih ettim. Kaza olduğu zaman arabanın kapısını zor bela açmıştım lâkin araçtan inmeye yeltendiğim anda dizlerimi oynatamadığımı fark ettim. Elimle dizlerimi dışarıya çıkarmaya çalışsam da nafile...

Karşıdan bana yaklaşan iki tane adamdan beni çıkarmalarını rica ettim. Kazanın şiddeti ile başımı cama çarpmıştım. Hiç tanımadığım o iki adam beni araçtan çıkarıp çimenlere doğru uzattılar. Gözlerim kapanıyordu uyumak istiyordum. Git gide kalabalık artıyordu. İçlerinden biri "arabanın yanına sigara ile yaklaşmayın!" diye bağırdı, düşünme yetim yerinde olacak ki araba ne halde diye görmek için başımı kaldıracak oldum ama kaldırmaya çalışmam ile düşmesi bir oldu... Niyeyse konuşamıyordum. El işareti ile telefonu işaret ettim. Telefonu arabadan birisi getirdi ve telefonu parmak kilidi ile kolaylıkla açıp üniversite arkadaşımın ailesinin numarasını buldum ve karşımdaki kişiye verdim... Ambulans sesi yavaş yavaş kulaklarıma çalınmaya başlamıştı. Sonrası muamma... Bayılmışım... 

Çok kısa sürmüş olacak ki gözlerimi açtığımda ambulanstan indiriyorlardı. Üşüyordum. Dizlerim aklıma geldi oynatmaya çalıştım, boşunaydı… Sağ elimin yüzük parmağını da oynatmakta güçlük çekiyordum... Sonra arkadaşımın ailesi ve kazayı Gebze haber sitesinin sosyal medya aracılığıyla duyan arkadaşlar birer birer gelmişlerdi, sağ olsunlar...

Çok şükür kefeni bir kez daha yırttık. Bu ikinci olmuştu. İlk motor kazasından sonra böylesi ağır bir kaza başıma gelmemişti. Verilecek sadakamız varmış ya da verilmiş sadakamız… Sağdım, elim kolum tutuyor, ufak sıyrıklarla ayaktaydım. Çok şükür.

Sağlık yavaş yavaş toparlanmaya başlayınca artık araba derdine düşmüştüm. Araçların ikisi de pert... Yıllardır Doğu, Güneydoğu, Akdeniz, Ege, Marmara Bölgesini benimle beraber gezen namı diğer "gara böcüğüm" yoktu... Mal kaybından çok arkadaşımı kaybetmiş gibi üzüldüm. Bir hafta sonra çok kıymet verdiğim büyüğüm aradı. Ölen ya da yaralanan olup olmadığını sorduktan sonra hata kimde dedi. Hata bende diye karşılık verince güldü ve insanın hatasını bilmesi de güzel dedi ve ekledi "günahlarına kefaret olsun'. Haklıydı. Ben hiç bu tarafından bakmamıştım. Çünkü insanın başına bir musibet gelirse 'Rabbim güzel nimet verecek sabır et' diye telkin ederdim. Hiç bilerek, bilmeyerek işlediğimiz günahın kefareti ne olacak düşünmemiştim. Sıkıntılı sürecin bilincinde olan kıymetli insan bir kaç dua tavsiyesinde bulundu. Musibet bir hayrı davet eder. Uzun zaman sonra o insanın beni aramasını vesile etmişti... 

Kaza beni can sağlığının tekrardan ne kadar kıymetli olduğunu, gerek yazarak gerek dillendirdiğim ölüm temasını bu sefer bana hissettirerek varlığını idrak ettirmişti. Gaflette olan ruhum yola çıkmıştı. Peki, yol ne bilir misiniz? Büyükler, “Yol halktan hakka, tevhide giden düşünce ile attığımız adımın adıdır” der. Yanlış hatırlamıyorsam Üftade hazretleri Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerine bu şekilde diyordu... Ya da Tapduk Emre'nin Yunus Emre'ye dediği gibi “yola çık, yoldan çıkma” uyarısının adıydı.

'Musibet ile elbet çözüm yolu gelir' duasıyla uyandık bir kez daha uykudan deyip son satırları tesbih dizer gibi dizelim kâğıda... 

Kapılar aşınmaz bir duvar,

Hikmet eli nerede bir haber ver.

Açık gözlerim mi yoksa âma

Dilim mi lâl etmez dua....

Kim demiş fazlasından yük verir diye,

Kâni değil midir, her cefaya...

Sefa sürerken etmezsen edâ

Elbet verir bir ders sana...

Çeribaşı! Akıl değil kalp lazım yola

Elbet ulaşırsın sende vuslata...

Eğilme! Dik dur secde edilmez Allahtan başkasına...

* Velhasılıkelam Azrail misafir kalkıp gitmek ister...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.