ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

Yüreğe Tohumlar Ekiliyor Denizli’ye Hayati İnanç Geliyor

Aşktır, içerden içeriye yakan Aklıma sırlar koyan…  Yürüdüğümüz yıldızı olmayan bir yolmuş, hata üstüne hata rahvanlar öbür tarafa gidermiş. Bedbaht olan bir gönül aşk taşımadığı için hiçler meclisinde sıra beklermiş. Ben erdim, aşkın sırrına. Ezanlar ki buna şahit ola “Allah var gam yok” diye bağırdı ihtiyar… “Allah var gam yok”… Öylesine emin, öylesine bilmiş, öylesine keskin… Titrek ellerini havaya kaldırıp, şehadet parmağını gökyüzüne dikip… Ah be ihtiyar! Ne sözler yazılır, titreyen ellerine… Hele o ak düşmüş saçlarına… Peki, ilim kokan ruhuna ne demeli… Gözlerini göremiyorum, gözlerin kitap arasında satırlara karışmış. Çok öfkeli gibisin kızgınlığın hayat denen şeyin yazılanlardan farklı olmasına…  Ah be ihtiyar… Bak! Satırlarımızı bile anlamayan onca insan, almış başını gidiyor oysa durup bir baksalar sevgi denen şey olmazsa hiç bir şeyin olmadığını… Yüzünde derin manalar gezen ihtiyar, kitabı titrek ellerinin arasına alıp gözlerini satırlar üzerinde gezdirmeye başladı… Şapkasının kenarından ak düşmüş saçları çıkmış zamana şahitlik ediyordu… Parmağındaki siyah taşlı yüzük ellerinden daha iriydi… Yanlış anımsamıyorsam Kasım aylarında, yağmurlu Cuma akşamı saat 9 civarıydı. Bir meclis erkânının içinde sözlerine kıymet verdiğim biri “ben 80 yaşında ne gençler gördüm ve 20 yaşında ne ihtiyarlar” dediğini anımsıyorum. İnsan, öğrenmeye açık ve ilme, bilgiye düşkünse içinde o merakı kaybetmediyse gençti… Ve ben bu yaşımda ne kadar ihtiyar olduğumu titrek elleriyle kitap okumayı çalışan adamı görünce anladım… Ve başka bir ihtiyarın yol yol, diyar diyar hatta ülke ülke gezip de ilim, irfan tohumu atmaya çalıştığına şahit oldum… Yollarını gözlerken, nerede, ne yapıyor, ahvali nasıl diye sorgularken bir yol aşığının hikâyesine şahit oldum… Onca şahit olduklarımın içinde çiğdim, çiğ kaldım. Kimin kapısına vardımsa da ataş bulamadım. Ataştan önce un lazım, su lazım, ekmeği atacak sac lazım… Ekmek için bunlar gerekli iken yürek ne ister, sırrına eremedim… Hani aramakla bulunmaz, bulanlarda arayanlardı. Aradım, buldum mu? Yoksa bulduğumu sanıp yandım mı? Bulanlar geç bulduğuna ağlarken, arayanlar ne âlemde. Âlem dediğimiz kendi içimizde. Dön, bir bak! Elalem “ölüm var” demekte… Lakin açık bakar oldu gözlerim, bilmem kaçına kadar kelam ederim. Ben, bana kaldım bundan sonra nice olur hallerim. Dünya bir tarla ne orak bilirim nede sap saman. Kor olmuş yüreğim, köze dönmekte ben bilmem bu cahil halimle. “Nan” ile “Kör”lük arasında süreçte kaldım… O yüzden açın perdeleri, sabahı bekliyorum. Kalbimin karanlığı zindan etmişken hayatı ve ölüm teşne vakitleri beklerken söküp atasım geliyor kalbimi…”Olmaz” diyorum “bu devirde bu şekilde yaşam olmaz” Muhasebe sor, mizan hep zarar veriyor. Kâğıt, kalem bir köşede hesabı bir sağ tarafa birde sol tarafa yazıyor… Beni benden edecek bir kapı eşiği arıyorum. Gece yorganım taşı toprağı da yatağım olsun. Arada kalan benliğim yanıp tutuşsun da o eşikte insan olsun… Yoksa bu devirde insan kalmaz… Tam da bunları düşünüyor ve yürek hanenize tohum ekmek istiyor iseniz bilhassa Denizli hemşerilerime seslenmek istiyorum. Büyükşehir İle Kültür Buluşmaları programının bu haftaki konuğu Divan Edebiyatının hafızı Hayati İnanç geliyor…30 Mart 2022 Çarşamba günü düzenlenecek bu etkinliğine muhakkak katılmanızı yüreğinizin nasiplenmesini temenni ederim…
Ekleme Tarihi: 30 Mart 2022 - Çarşamba

Yüreğe Tohumlar Ekiliyor Denizli’ye Hayati İnanç Geliyor

Aşktır, içerden içeriye yakan

Aklıma sırlar koyan… 

Yürüdüğümüz yıldızı olmayan bir yolmuş, hata üstüne hata rahvanlar öbür tarafa gidermiş. Bedbaht olan bir gönül aşk taşımadığı için hiçler meclisinde sıra beklermiş.

Ben erdim, aşkın sırrına. Ezanlar ki buna şahit ola “Allah var gam yok” diye bağırdı ihtiyar… “Allah var gam yok”… Öylesine emin, öylesine bilmiş, öylesine keskin… Titrek ellerini havaya kaldırıp, şehadet parmağını gökyüzüne dikip…

Ah be ihtiyar! Ne sözler yazılır, titreyen ellerine… Hele o ak düşmüş saçlarına… Peki, ilim kokan ruhuna ne demeli… Gözlerini göremiyorum, gözlerin kitap arasında satırlara karışmış. Çok öfkeli gibisin kızgınlığın hayat denen şeyin yazılanlardan farklı olmasına… 

Ah be ihtiyar… Bak! Satırlarımızı bile anlamayan onca insan, almış başını gidiyor oysa durup bir baksalar sevgi denen şey olmazsa hiç bir şeyin olmadığını…

Yüzünde derin manalar gezen ihtiyar, kitabı titrek ellerinin arasına alıp gözlerini satırlar üzerinde gezdirmeye başladı… Şapkasının kenarından ak düşmüş saçları çıkmış zamana şahitlik ediyordu… Parmağındaki siyah taşlı yüzük ellerinden daha iriydi…

Yanlış anımsamıyorsam Kasım aylarında, yağmurlu Cuma akşamı saat 9 civarıydı. Bir meclis erkânının içinde sözlerine kıymet verdiğim biri “ben 80 yaşında ne gençler gördüm ve 20 yaşında ne ihtiyarlar” dediğini anımsıyorum. İnsan, öğrenmeye açık ve ilme, bilgiye düşkünse içinde o merakı kaybetmediyse gençti… Ve ben bu yaşımda ne kadar ihtiyar olduğumu titrek elleriyle kitap okumayı çalışan adamı görünce anladım… Ve başka bir ihtiyarın yol yol, diyar diyar hatta ülke ülke gezip de ilim, irfan tohumu atmaya çalıştığına şahit oldum… Yollarını gözlerken, nerede, ne yapıyor, ahvali nasıl diye sorgularken bir yol aşığının hikâyesine şahit oldum… Onca şahit olduklarımın içinde çiğdim, çiğ kaldım. Kimin kapısına vardımsa da ataş bulamadım. Ataştan önce un lazım, su lazım, ekmeği atacak sac lazım… Ekmek için bunlar gerekli iken yürek ne ister, sırrına eremedim… Hani aramakla bulunmaz, bulanlarda arayanlardı. Aradım, buldum mu? Yoksa bulduğumu sanıp yandım mı? Bulanlar geç bulduğuna ağlarken, arayanlar ne âlemde. Âlem dediğimiz kendi içimizde. Dön, bir bak! Elalem “ölüm var” demekte… Lakin açık bakar oldu gözlerim, bilmem kaçına kadar kelam ederim. Ben, bana kaldım bundan sonra nice olur hallerim. Dünya bir tarla ne orak bilirim nede sap saman. Kor olmuş yüreğim, köze dönmekte ben bilmem bu cahil halimle. “Nan” ile “Kör”lük arasında süreçte kaldım…

O yüzden açın perdeleri, sabahı bekliyorum. Kalbimin karanlığı zindan etmişken hayatı ve ölüm teşne vakitleri beklerken söküp atasım geliyor kalbimi…”Olmaz” diyorum “bu devirde bu şekilde yaşam olmaz” Muhasebe sor, mizan hep zarar veriyor. Kâğıt, kalem bir köşede hesabı bir sağ tarafa birde sol tarafa yazıyor… Beni benden edecek bir kapı eşiği arıyorum. Gece yorganım taşı toprağı da yatağım olsun. Arada kalan benliğim yanıp tutuşsun da o eşikte insan olsun…

Yoksa bu devirde insan kalmaz… Tam da bunları düşünüyor ve yürek hanenize tohum ekmek istiyor iseniz bilhassa Denizli hemşerilerime seslenmek istiyorum. Büyükşehir İle Kültür Buluşmaları programının bu haftaki konuğu Divan Edebiyatının hafızı Hayati İnanç geliyor…30 Mart 2022 Çarşamba günü düzenlenecek bu etkinliğine muhakkak katılmanızı yüreğinizin nasiplenmesini temenni ederim…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Hatice
(30.03.2022 09:55 - #154)
Kaleminize sağlık. Kültür merkezi ne mi acaba nereye geliyor nasıl bilgi alabiliriz
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.