ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

Eyüp Sultan Mezarlığında birkaç saat

"Kün fid-dünyâ keeneke garîbün ev âbiru sebîlin ve udde nefseke min ashàbil-kuburi..." [Dünyada bir garip gibi veya bir yolcu gibi ol ve kendini kabirdekilerden say!..] Eyüp Sultan Camii'nde, cenaze namazlarının kılındığı bölüme açılan kapı üzerindeki yazıyı heybeme koyup Eyüp Sultan mezarlığına doğru yavaş yavaş adımlıyorum sabahın erken saatlerinde burada olmanın tadına doyamadan bu alemden göçüp gidecek olmanın hüznü içimde… Heybemdeki sözü bir an unutup asıl ölüleri düşünmeye başlıyorum hala nefes alıp veren lakin hiç bir zaman toprakla kavuşamayacağını düşünen ölüleri. Onca ölü içinde ben nasıl diri kalabilirim, bilemiyorum? Yürüye yürüye kaşgari dergahının kapısın dan içeri geçip girişteki banka ilişiyorum… Aklıma geliyor kelam sultanı o demişti zaten bu kapıdan içeri gir diye. Bana has değildi elbet dediği lakin dinlemekte olmazdı hani… Mesnetsiz yüzlere oturmuş düşüncelere inat gönlüm kelam otağında, damla damla o pınarın başından dudaklarımı ıslatıp başımı gökyüzüne kaldırıyorum ve yaşamla olan kavgam hala sürüyor, yüksek sese tahammülü olmayan ben, çığlıklar içinde zindanın kapılarını kapatıyorum... Kaç ay oldu bilmem güneşin pencereden içeri sızısı... Sızı... Kuşların binbir ahengi… masmavi gökyüzü. ağaçların gökyüzüne dönüşü, dolu buğday başağının sanki bir padişah önünde durmuş gibi eğilmesi… Ve hissediyorum senin yüreğime şeref verişin ile başladı gülün bülbüle olan asıl isyanı... Tasavvuf erbabı kimse, hırka giymekten ziyade bir lokmaya talim etti. Damla damla suya talip iken iç isyanım dinmek bilmiyor. Açım, aç…Hiç doymuyorum... Ve deli gibi kıskanıyorum kitapları, içinde yatan onca cümlelerden bi haber yaşıyorum diye... Doymak istemiyorum yedikçe ikramlarını ne kadar cahil olduğumu hissediyorum... Ben... Ezemedim şu melunu... Yıkıp atamadım, duvarlarını... Hala tahammül edemiyorum en ufak yüksek sese...  Lâkin avaz avaz bağırıyorum kaldığım bu yerden. Ve yalvarıyorum ‘ne olur yollar uzasın hasretlik değil’ duan duamla karşılık bulsun o ilim şerbetinden bir tas da ben içeyim… Ve bugün dante dante işlenir Maruf ÖZÜLKÜ’nün “hiç” adlı şiiri yazacak bir kelam bırakmaz ve damlaya olan ihtiyacımı “Haddimi bileyim ki olmaz cesaretim hiç” sözü ile damladan da olma der gibi… Ne yazdım, ne söyledim bende bilmem, bilinmezlikler içinde bir iki satır ettim ve satırlarımı aşağıda Maruf Özülkü Bey’e ait olan şiir son veriyorum.      “Neler yitirdim neler; seni kaybetmedim hiç Terk eden masivaya olur mu minnetim hiç? Hayatta direnmenin mânası hevestedir Sordular yaşamanın bedelini dedim hiç İlk gün kavlinden beri ruhum kemerbestedir Cananla aramızda malum işaretim hiç Bayramların muştusu gelecek o sestedir Merhametin olmazsa surî mahiyetim hiç Ben diyenler görünmez zincirli kafestedir Haddimi bileyim ki olmaz cesaretim hiç Bir sır var yeryüzünde isteyen herkestedir Zayi olmaz yanında bilirim kıymetim hiç Erbainler haşindir baharsa ahestedir. Sabrederim efendim sarsılmaz niyetim hiç Tüm nefesler tutulur canlar o nefestedir Ne heyelan ne bir sel, aparmaz merkadim hiç Hikayenin başı da sonu da Elest'edir Ne ileri ne geri, sanadır ricatim hiç Arifî tahammül et; sıla, son adrestedir Lütfuna sığınarak beklerim-bekledim hiç” ( Maruf ÖZÜLKÜ)   (Not: Hiç şiiri Maruf Özülkü Bey’e aittir. Teşekkürler)
Ekleme Tarihi: 11 Temmuz 2023 - Salı

Eyüp Sultan Mezarlığında birkaç saat

"Kün fid-dünyâ keeneke garîbün ev âbiru sebîlin ve udde nefseke min ashàbil-kuburi..."

[Dünyada bir garip gibi veya bir yolcu gibi ol ve kendini kabirdekilerden say!..] Eyüp Sultan Camii'nde, cenaze namazlarının kılındığı bölüme açılan kapı üzerindeki yazıyı heybeme koyup Eyüp Sultan mezarlığına doğru yavaş yavaş adımlıyorum sabahın erken saatlerinde burada olmanın tadına doyamadan bu alemden göçüp gidecek olmanın hüznü içimde… Heybemdeki sözü bir an unutup asıl ölüleri düşünmeye başlıyorum hala nefes alıp veren lakin hiç bir zaman toprakla kavuşamayacağını düşünen ölüleri. Onca ölü içinde ben nasıl diri kalabilirim, bilemiyorum? Yürüye yürüye kaşgari dergahının kapısın dan içeri geçip girişteki banka ilişiyorum… Aklıma geliyor kelam sultanı o demişti zaten bu kapıdan içeri gir diye. Bana has değildi elbet dediği lakin dinlemekte olmazdı hani…

Mesnetsiz yüzlere oturmuş düşüncelere inat gönlüm kelam otağında, damla damla o pınarın başından dudaklarımı ıslatıp başımı gökyüzüne kaldırıyorum ve yaşamla olan kavgam hala sürüyor, yüksek sese tahammülü olmayan ben, çığlıklar içinde zindanın kapılarını kapatıyorum... Kaç ay oldu bilmem güneşin pencereden içeri sızısı... Sızı... Kuşların binbir ahengi… masmavi gökyüzü. ağaçların gökyüzüne dönüşü, dolu buğday başağının sanki bir padişah önünde durmuş gibi eğilmesi…

Ve hissediyorum senin yüreğime şeref verişin ile başladı gülün bülbüle olan asıl isyanı... Tasavvuf erbabı kimse, hırka giymekten ziyade bir lokmaya talim etti. Damla damla suya talip iken iç isyanım dinmek bilmiyor. Açım, aç…Hiç doymuyorum... Ve deli gibi kıskanıyorum kitapları, içinde yatan onca cümlelerden bi haber yaşıyorum diye...

Doymak istemiyorum yedikçe ikramlarını ne kadar cahil olduğumu hissediyorum... Ben... Ezemedim şu melunu... Yıkıp atamadım, duvarlarını... Hala tahammül edemiyorum en ufak yüksek sese... 

Lâkin avaz avaz bağırıyorum kaldığım bu yerden. Ve yalvarıyorum ‘ne olur yollar uzasın hasretlik değil’ duan duamla karşılık bulsun o ilim şerbetinden bir tas da ben içeyim…

Ve bugün dante dante işlenir Maruf ÖZÜLKÜ’nün “hiç” adlı şiiri yazacak bir kelam bırakmaz ve damlaya olan ihtiyacımı “Haddimi bileyim ki olmaz cesaretim hiç” sözü ile damladan da olma der gibi…

Ne yazdım, ne söyledim bende bilmem, bilinmezlikler içinde bir iki satır ettim ve satırlarımı aşağıda Maruf Özülkü Bey’e ait olan şiir son veriyorum.     

“Neler yitirdim neler; seni kaybetmedim hiç

Terk eden masivaya olur mu minnetim hiç?

Hayatta direnmenin mânası hevestedir

Sordular yaşamanın bedelini dedim hiç

İlk gün kavlinden beri ruhum kemerbestedir

Cananla aramızda malum işaretim hiç

Bayramların muştusu gelecek o sestedir

Merhametin olmazsa surî mahiyetim hiç

Ben diyenler görünmez zincirli kafestedir

Haddimi bileyim ki olmaz cesaretim hiç

Bir sır var yeryüzünde isteyen herkestedir

Zayi olmaz yanında bilirim kıymetim hiç

Erbainler haşindir baharsa ahestedir.

Sabrederim efendim sarsılmaz niyetim hiç

Tüm nefesler tutulur canlar o nefestedir

Ne heyelan ne bir sel, aparmaz merkadim hiç

Hikayenin başı da sonu da Elest'edir

Ne ileri ne geri, sanadır ricatim hiç

Arifî tahammül et; sıla, son adrestedir

Lütfuna sığınarak beklerim-bekledim hiç” ( Maruf ÖZÜLKÜ)

 

(Not: Hiç şiiri Maruf Özülkü Bey’e aittir. Teşekkürler)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.