ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

HAS ETTİK (Kürtün/ Gümüşhane)

En ağır sohbetleri geride bırakıp yavaş yavaş yol aldığımız yolculuğun birinde yolumuz Kürtün/ Gümüşhane'ye düşüyor...  Bütün düşüncelerimi yorganın altına bırakıyorum. İnsanın kendine bile itiraf edemediği şeyleri nereye nasıl koyar bileniniz var mı?  Anlatacak çok şeyim var gibi hissediyorum. Sade Türk kahvesi eşliğinde mutfak masasının etrafını saçtığım cümleleri toparlamak üzere oturuyorum. Yücel Koşka'nın besteleri eşlik ederken satırlarımı kalem elime yapışmış gibi. Kürtün'ün bilindik bilgileri dışında bende bıraktığı izlenimleri yazmak işime geliyor. ... Yorganın altına sakladığım bütün düşünceleri sabah uyandığımda buz gibi hava "günaydın" derken salıyorum. Sol yanımda dolup taşan şeyin ne olduğunu hakkında fikrim dâhi yok... Yemyeşil dağlar ile selamlaştığım, bu yerde insana pekte ihtiyaç yok sanki, kimbilir belki de dinginliği sevdiğim içindir... Sessizliğin sesi bütün sokaklarda yankılanırken ilçenin ve civar köylerin ışıkları ahenkle geceyi süslüyor... Çakal seslerinin kendi iç sesimi karıştırmaya çalıştığı saatleri aldırış bile etmeyip, elimi belime vurup uzun uzun yürüyorum...  Dolunay... Onu bile aldırmıyorum; bu vakitlerde ay güzelliği ile büyülediği için mi yoksa Ay'ın insanlar üzerindeki etkisinden mi ne bilmem? Bakmamaya özen gösteriyorum. Yolun sağlı, sollu çalılıkları bile ürkütmüyor beni. İnsanın kendi korkuları yetiyor demek ki, ne dersiniz?  Düşünmeyin! Olacak olan oluyor, olmayacak olan olmuyor, siz ne kadar çırpınırsanız çırpının... Adımın doğru söylenmesi hususundaki dikkatli ligimi Kocaeli'nde bırakıp geldim sanırım. Köy yerinde; "ben onu deyemem" deyip "senin adın Havva" olsun diyen Zehra Teyze’ye gülüp geçiyorum. Kaşlarımın hiç çatılmadığını fark ediyorum. Akşam çay sohbetlerinde 65 yaş üstü Mehmet amca "tam kafa dengisin yine gel" Diye uğurlarken yine aynı yaşlarda Osman amca çırak ilan ediveriyor. Misafir edildiğim evin kapısından içeriye gönül rahatlığı ile girip yorganın altına bıraktığım düşünceleri yine tavana saçıyorum. Düşünmeyin, derken düşünmeden edemeyen benliğimi hangi taşın altına saklasam ki? Geçecek, insanın kendi kendine tedavi yöntemlerini bulması lazım; bu yüzden çıktığım bu yolda ilacım sessizlik ve doğa olduğunu inanıyorum...Her hastaya aynı ilaç verilmez, bunu da unutmamak gerek. Öyle ya bazı sessizlikler sizi kendinize getirirken bazı sessizlikler de boğup atar, kaybolursunuz. Dikkat edin!... 4-5 yaşlarındaki Abdullah hemen hemen her gün yolumuzu gözlerken "beklemek" ne demek, beklentinin karşılanması ya da karşılanmaması hususunda derin düşüncelere sevk ettirse de uzun uzun takılı kalmayıp veda ediyorum. İnsan, güvendiği ocağı beklemeli. Çete Kızı diye tanıdığım, Teyze’nin hikâyesini dikkatle dinlerken, 44 yaşlarında emeklilik için çırpınan emekçi bir kadını imrenmemek elde değil... Köyde ki insanların yaşları hemen hemen hepsinin 60'ın üzerinde olduğu bu yerde sohbet demlik demlik demlenirken "İnşaallah bir daha yolum buraya düşer" diye dua ediyorum.  Her yaz Karadeniz Bölgesinin çeşitli yerlerini gezerken insanların tatil anlayışının yazın, Karadeniz olması gerektiğini her zaman vurguluyorum. Anadolu insanın tatil anlayışı aslında ailesinin yanıdır anlayışının kaybolduğu bu devirde bunu nereye koyarsınız bilemiyorum. Ben, elime bir sopa alıp dağ bayır gezmeyi sevdiğim için belki de bu böyle. Buz gibi suda serinlemek isteyene sözümüz ne olabilir ki!  Neyse... Gümüşhane, Trabzon arası bu dönem ki yaz tatilin son demlerini yaşarken rızkımızı hayırlısı ile aramak üzere tekrardan yola revan olacağız... Velhasıl kelam "has ettik" de geldik.  Ya Nasip!
Ekleme Tarihi: 20 Temmuz 2025 -Pazar

HAS ETTİK (Kürtün/ Gümüşhane)

En ağır sohbetleri geride bırakıp yavaş yavaş yol aldığımız yolculuğun birinde yolumuz Kürtün/ Gümüşhane'ye düşüyor... 

Bütün düşüncelerimi yorganın altına bırakıyorum. İnsanın kendine bile itiraf edemediği şeyleri nereye nasıl koyar bileniniz var mı? 

Anlatacak çok şeyim var gibi hissediyorum. Sade Türk kahvesi eşliğinde mutfak masasının etrafını saçtığım cümleleri toparlamak üzere oturuyorum. Yücel Koşka'nın besteleri eşlik ederken satırlarımı kalem elime yapışmış gibi. Kürtün'ün bilindik bilgileri dışında bende bıraktığı izlenimleri yazmak işime geliyor.

... Yorganın altına sakladığım bütün düşünceleri sabah uyandığımda buz gibi hava "günaydın" derken salıyorum. Sol yanımda dolup taşan şeyin ne olduğunu hakkında fikrim dâhi yok... Yemyeşil dağlar ile selamlaştığım, bu yerde insana pekte ihtiyaç yok sanki, kimbilir belki de dinginliği sevdiğim içindir... Sessizliğin sesi bütün sokaklarda yankılanırken ilçenin ve civar köylerin ışıkları ahenkle geceyi süslüyor... Çakal seslerinin kendi iç sesimi karıştırmaya çalıştığı saatleri aldırış bile etmeyip, elimi belime vurup uzun uzun yürüyorum... 

Dolunay... Onu bile aldırmıyorum; bu vakitlerde ay güzelliği ile büyülediği için mi yoksa Ay'ın insanlar üzerindeki etkisinden mi ne bilmem? Bakmamaya özen gösteriyorum. Yolun sağlı, sollu çalılıkları bile ürkütmüyor beni. İnsanın kendi korkuları yetiyor demek ki, ne dersiniz? 

Düşünmeyin! Olacak olan oluyor, olmayacak olan olmuyor, siz ne kadar çırpınırsanız çırpının...

Adımın doğru söylenmesi hususundaki dikkatli ligimi Kocaeli'nde bırakıp geldim sanırım. Köy yerinde; "ben onu deyemem" deyip "senin adın Havva" olsun diyen Zehra Teyze’ye gülüp geçiyorum. Kaşlarımın hiç çatılmadığını fark ediyorum. Akşam çay sohbetlerinde 65 yaş üstü Mehmet amca "tam kafa dengisin yine gel" Diye uğurlarken yine aynı yaşlarda Osman amca çırak ilan ediveriyor. Misafir edildiğim evin kapısından içeriye gönül rahatlığı ile girip yorganın altına bıraktığım düşünceleri yine tavana saçıyorum. Düşünmeyin, derken düşünmeden edemeyen benliğimi hangi taşın altına saklasam ki? Geçecek, insanın kendi kendine tedavi yöntemlerini bulması lazım; bu yüzden çıktığım bu yolda ilacım sessizlik ve doğa olduğunu inanıyorum...Her hastaya aynı ilaç verilmez, bunu da unutmamak gerek. Öyle ya bazı sessizlikler sizi kendinize getirirken bazı sessizlikler de boğup atar, kaybolursunuz. Dikkat edin!...

4-5 yaşlarındaki Abdullah hemen hemen her gün yolumuzu gözlerken "beklemek" ne demek, beklentinin karşılanması ya da karşılanmaması hususunda derin düşüncelere sevk ettirse de uzun uzun takılı kalmayıp veda ediyorum. İnsan, güvendiği ocağı beklemeli.

Çete Kızı diye tanıdığım, Teyze’nin hikâyesini dikkatle dinlerken, 44 yaşlarında emeklilik için çırpınan emekçi bir kadını imrenmemek elde değil... Köyde ki insanların yaşları hemen hemen hepsinin 60'ın üzerinde olduğu bu yerde sohbet demlik demlik demlenirken "İnşaallah bir daha yolum buraya düşer" diye dua ediyorum. 

Her yaz Karadeniz Bölgesinin çeşitli yerlerini gezerken insanların tatil anlayışının yazın, Karadeniz olması gerektiğini her zaman vurguluyorum. Anadolu insanın tatil anlayışı aslında ailesinin yanıdır anlayışının kaybolduğu bu devirde bunu nereye koyarsınız bilemiyorum. Ben, elime bir sopa alıp dağ bayır gezmeyi sevdiğim için belki de bu böyle. Buz gibi suda serinlemek isteyene sözümüz ne olabilir ki! 

Neyse... Gümüşhane, Trabzon arası bu dönem ki yaz tatilin son demlerini yaşarken rızkımızı hayırlısı ile aramak üzere tekrardan yola revan olacağız...

Velhasıl kelam "has ettik" de geldik. 

Ya Nasip!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.