ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

PEŞİNDE MİYİM? Yoksa İZİNDE Mİ?

Uzak bir evin penceresinden bakar gibi bakıyorsun sol yanında duran beni. El pençe duruyorum dibinde hadi! Desen durur muyum? Derdimin ilacını mı arıyorum, tutkunun peşinde mi koşuyorum. İntiharın eşiğinde koşar gibiyim peşinde.  Korkutuyor bakışların, inanmıyor gibisin...  Ret etmem söylediklerini, ne dersen o. Lâkin sen, ifşa edemediğim, toprağa sakladığım ilkbaharımsın. Başımı kaldırıp bir kelam edemem yüzüm yere çalınır.  Madem inanmazsın, bakışın niye kurşuna dizdirir. Sır saklamak iş değil midir? Sustuğuma inanmazsın, gülen yüzümü de mi bilmezsin,  Dolaşan kelimelerimi, lal olmuş dilimi, el pençe duran bedenimi? Dar vakitlere denk geldik hep. Kapı ağzında, yolun sonunda, köşe başında... Konuşamadım.  Haddini aşan her şey kesilirdi hani. Özlemin haddi?  Bütün bunların yanında eskilerde kalmış ruhumla şimdi ki devirde yaşayan bedenimin arasındaki bu savaşı bitiremiyorum. Omuzumda heybem ve kırbadaki şifa niyetine sakladığım zemzemi kor dudaklarıma saklıyorum. Kelimelerim acı, bakışlarım sert ve insanlığım kayıp. İnkılâp istiyorum, devrim tam benim ruhuma göre... Savaşmak lazım inadına, inanca giden bu yolda. Divane olmuş ruhum, seyyar bir pazarcının sergisindeki aynaya takılıyor. Gözlerimle karşı karşıya gelmeye korkuyorum... Gölgemden bile korkuyorum... Eğdirme başımı! Bırakma elimi, çekme elini ayağını üzerimden... Bilirsin asidir, ruhum çıkar çıkar gider sokaklara sen tut beni musalla taşının başında...  Tek azığım kelam iken aldanışın eşiğinde tutma garibi. Bu kervanda ha varım ha yokum ayak izlerini bırak takip edeyim. Kıvrım kıvrım yolların neresinde durulur, nereden bileyim? Ve buluyorum. ... Aralanan kapıların ardında seni arıyorum,  Közün üzerindeki yüreğimi ayaza çıkarsam da nafile... Açtım kapıyı, sesin sonra gözlerin karşılıyor beni... Alacakaranlık, Güneş, süzme süzme süzülürken içeriye sen, güneşin gelin gibi süzüldüğü o nokta da dizlerinin üzerinde oturuyorsun... Gönül tahtında kurulmuş hükmünü sürüyorsun içtiğin aşk şarabıdır, farkına varmalısın. Yarım kalmış satırları okuyorsun, ölülere. Ölüler seni duyar mı? Peki, sen ölü isen?  İnsan, inanmaya görsün bir şeyi. Öldüğüne inanmıyorum, inanmadım. Hem insan birini Allah’a emanet edince son kez görmeden ölmezmiş, değil mi? Bu yüzden belki de rüyalarıma şeref verişin...  Yazdan kalma bir hava, beyaz düz çizgili kısa kollu gömleğin ile oturmuşsun sandalye tepesine. Yüzündeki gülücük hiç değişmemiş ölüler de gülüyormuş. Asıl ölüler güler, dünyadakilerin hâline... Değil mi? Dizlerinin üzerinde ki o satırları oku diye elime verdin, elime verdiğin o satırları hatırlasam yolumu değiştirecek sanki. Hatırlayamıyorum. Ölüler kaderin değişmesinde etkisi olur mu? Neden olmasın?  Zikir meydanında ki yiğitlerin yüzü önde başı hafiften sağa ve sola devriliyor. Odanın kokusu yüreğimi sarıp sarmalarken özlem duygusunun nasıl da ağır olduğunu hissediyorum... Ne zamandır görmedim seni hiç değişmemişsin hatırladığım, suretini silemediğim o çehren ile karşımdasın işte... Mezar duvarının yanına kurulup kitap okuma da ki manayı eremesem de varlığında bulduğum huzuru bu aralar yokluğunda buluyorum. Ölüler yok olur mu? Olmaz elbet kim dedi ölüler yok olur diye?
Ekleme Tarihi: 01 Aralık 2023 - Cuma

PEŞİNDE MİYİM? Yoksa İZİNDE Mİ?

Uzak bir evin penceresinden bakar gibi bakıyorsun sol yanında duran beni. El pençe duruyorum dibinde hadi! Desen durur muyum?

Derdimin ilacını mı arıyorum, tutkunun peşinde mi koşuyorum. İntiharın eşiğinde koşar gibiyim peşinde. 

Korkutuyor bakışların, inanmıyor gibisin... 

Ret etmem söylediklerini, ne dersen o. Lâkin sen, ifşa edemediğim, toprağa sakladığım ilkbaharımsın.

Başımı kaldırıp bir kelam edemem yüzüm yere çalınır. 

Madem inanmazsın, bakışın niye kurşuna dizdirir.

Sır saklamak iş değil midir?

Sustuğuma inanmazsın, gülen yüzümü de mi bilmezsin, 

Dolaşan kelimelerimi, lal olmuş dilimi, el pençe duran bedenimi?

Dar vakitlere denk geldik hep. Kapı ağzında, yolun sonunda, köşe başında... Konuşamadım. 

Haddini aşan her şey kesilirdi hani. Özlemin haddi? 

Bütün bunların yanında eskilerde kalmış ruhumla şimdi ki devirde yaşayan bedenimin arasındaki bu savaşı bitiremiyorum. Omuzumda heybem ve kırbadaki şifa niyetine sakladığım zemzemi kor dudaklarıma saklıyorum. Kelimelerim acı, bakışlarım sert ve insanlığım kayıp. İnkılâp istiyorum, devrim tam benim ruhuma göre... Savaşmak lazım inadına, inanca giden bu yolda. Divane olmuş ruhum, seyyar bir pazarcının sergisindeki aynaya takılıyor. Gözlerimle karşı karşıya gelmeye korkuyorum... Gölgemden bile korkuyorum... Eğdirme başımı! Bırakma elimi, çekme elini ayağını üzerimden... Bilirsin asidir, ruhum çıkar çıkar gider sokaklara sen tut beni musalla taşının başında... 

Tek azığım kelam iken aldanışın eşiğinde tutma garibi. Bu kervanda ha varım ha yokum ayak izlerini bırak takip edeyim. Kıvrım kıvrım yolların neresinde durulur, nereden bileyim?

Ve buluyorum.

... Aralanan kapıların ardında seni arıyorum,  Közün üzerindeki yüreğimi ayaza çıkarsam da nafile... Açtım kapıyı, sesin sonra gözlerin karşılıyor beni... Alacakaranlık, Güneş, süzme süzme süzülürken içeriye sen, güneşin gelin gibi süzüldüğü o nokta da dizlerinin üzerinde oturuyorsun... Gönül tahtında kurulmuş hükmünü sürüyorsun içtiğin aşk şarabıdır, farkına varmalısın. Yarım kalmış satırları okuyorsun, ölülere. Ölüler seni duyar mı? Peki, sen ölü isen? 

İnsan, inanmaya görsün bir şeyi. Öldüğüne inanmıyorum, inanmadım. Hem insan birini Allah’a emanet edince son kez görmeden ölmezmiş, değil mi? Bu yüzden belki de rüyalarıma şeref verişin... 

Yazdan kalma bir hava, beyaz düz çizgili kısa kollu gömleğin ile oturmuşsun sandalye tepesine. Yüzündeki gülücük hiç değişmemiş ölüler de gülüyormuş. Asıl ölüler güler, dünyadakilerin hâline... Değil mi? Dizlerinin üzerinde ki o satırları oku diye elime verdin, elime verdiğin o satırları hatırlasam yolumu değiştirecek sanki. Hatırlayamıyorum. Ölüler kaderin değişmesinde etkisi olur mu? Neden olmasın? 

Zikir meydanında ki yiğitlerin yüzü önde başı hafiften sağa ve sola devriliyor. Odanın kokusu yüreğimi sarıp sarmalarken özlem duygusunun nasıl da ağır olduğunu hissediyorum... Ne zamandır görmedim seni hiç değişmemişsin hatırladığım, suretini silemediğim o çehren ile karşımdasın işte... Mezar duvarının yanına kurulup kitap okuma da ki manayı eremesem de varlığında bulduğum huzuru bu aralar yokluğunda buluyorum. Ölüler yok olur mu? Olmaz elbet kim dedi ölüler yok olur diye?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ay
(02.12.2023 15:55 - #269)
Baslikta belirtilen bakar gibi bakan kim..
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.