ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

Rotasız Gemi

Rotası olmayan bir gemi okyanusta döner durur...  -Ayağıma dolanan şu çamurları temizleyeyim sonra rota oluştururum... -Çamurlar hep olacak hayatının her bir alanında. Sen küçük şeylere takılmış birilerine bir şey ispat etme derdindesin... Evet, evet hepimiz bu şekilde değil miyiz? Ailemize, çevremize hayatımızın içerisinde yer alan herhangi birilerine bir şeyleri ispat etmeye çalışıyoruz... Peki, neden? Birilerine bir şeyleri anlatmaya çalışırken kendimiz ile ilgili neleri kaçırdığınızın farkında mısınız?  9 Nisan. Saat 23'e geliyor. Halkalıdayım... İstanbul'un bir köşesinde neredeyse... Nasipse Gebze'ye gideceğim rotası olan bir trenle... Bugün buraya neden, nasıl geldiğimi düşündüm. Anlatılanların ve verilen öğütleri kulak ardına atmak ne mümkün!  Evin yolunu bulmak zor değildi ama kendi yolunu bulamamış henüz bir rota oluşturamamış benliğimi koyacak bir yer bulamıyorum. İç hesaplaşma gibi bir şeydi bu...Yemekten sonra kalkacaktım. Nitekim öylede oldu. Lâkin para ile elde edemeyeceğim tecrübeler karşımda oturmuş insanlardan alıyordum... Çantamda taşıdığım kitabın ağırlığını hissettim. Okumaya devam etsem mi etmesem mi diye düşündüm ama yok şuan değil. Yolum çok uzun, dert ettiğim sözleri kusunca...Belki... Sakin biri değildim. Hiçbir zamanda olamadım. Tez canlıydım ve bir de aşırı meraklı… Aaa kardeşimin tabirini unutmayayım; "Tahammülsüz" ... Yapılan ne haksızlığa dur diye biliyordum nede susmayı becerebiliyordum. Korkum yoktu bir şeyden. Başıma bir şey gelecekmiş, şu olacakmış diye düşünen tiplerden de değildim... ben, deli cesareti var diyordum bugün cahil cesareti olduğunu gösterir nitelikteydi cevapsız kalmış satırlar... Öfkeliyim... Olabildiğince çok. Okyanusta ne işin var deyip sorgularken, içinde bulunduğum durumu sosyal medyadan gördüğüm bir söz özetliyor... " bir yerlerde var olduğunu bilmek..." Susturuyorum kendimi... Onun susturduğu gibi... Yeşilköy istikametindeyken nereli olduğunu bile bilmediğim, konuştukları dili dâhi anlam veremediğim yedi sekiz kişilik bir grup trene bindi... Öfkeyle bürünmüş gözlerimle bir bakış atıp, başımı eğdim...Asıl bunlardı, rota sahibi... bulundukları ülkeden Türkiye'ye gelip sınırlarını çizmiş, hedeflerini belirlemişlerdi...  Bütün inancımı yitirmiş gibiyim. Dağın taşın altına saklamak istediğim insanlığımı bir daha gün yüzüne çıkarmak istemiyorum... Avazımın çıktığı kadar bağırmak ne demek hiç denememiş biri olarak bunu nasıl ifade edebilirim bilmiyorum... Bugün o kadar ses ve bir o kadar da yüzle karşı karşıya kaldım ki biran önce inime gidip bir daha oradan çıkmak istemiyorum... Korkaklık değil bu yorgunluk. Bu yaşta mı? Diye soruyorum kendi kendime… Bunca mücadele nereye gidecek diye ikinci bir soru yöneltiyorum...  Rota... Rota neydi? Daha bir mermeri delmeyi beceremeyen ben, damlanın sürekliliğinden nasıl bahsedebilirim... Dört sene önce kelam sultanım hedefin ne dediğinde verdiğim tek cevaptı; "kaybettiğim insanlığımı bulmak" Peki, şimdi ne oldu da kaybettiğim ve bulduğum bir şeyi tekrardan yok etmek istiyordum... Öfke...öfkem rotama engel oluyordu. Küçük insanlara çok zaman ayırıyor olmamız bizi bu duruma getiriyordu... Fikir büyüğü olurum diyen bir büyüğüm "rahat ol" derkende aslında bu kadar düşünme demek istiyordu... Verdiği en güzel örgütlerden bir tanesiydi; kısa ve net... Aslında o da biliyordu rahat biri değildim... Teselli sözlerinden biriydi, sağ olsun... Oturup kalktığım insanlara baktım... Tabiri uygunsa hepsi de kalbur üstü, üst düzey dedikleri insanlardı. Ve onlarla aynı masadaydım. Konuşuyor, dinliyor iki kelamın belini büküyorduk... istediğim bu değildi... Ne istiyorsun? Sorusuna da verecek cevap bulamıyordum. Ama beni mutlu eden, mutlu edecek şeyler buralarda değildi fark ediyordum... Rotamı çizmek için geç kaldım diyorum kendi kendime... Sebepleri düşünürken son dört seneye kadar askeriyeye girebilmek için nasıl mücadele ettiğimi ve koştuğum bütün yolların nasıl kapandığını hatırladım... Küstüm oynamıyorum mi diyorsun? Dedi karşımdaki adam... Elbette değildi, elbette küsmedim ama ne yapayım ne yapmam lazım sorusunu soramıyorum... Hedefi olmayan gemi gibiyim... Küçük mutluluklar ile mutlu olup evime ekmek götürmek şu an yetiyor... Küçük mutluluk neydi? Yazmak, okumak, sohbetini sevdiğin birkaç dostla hasbihal... Bu mu?  Bilinmezlikler içinde rota çizilmiyordu... Bütün heybetimle oturdugum yerden kalkarken uzatılan bütün elleri sıkıp veda ediyorum...  Yapacak bir şey yok... Artık yapabileceğim bir şey kalmadı ....En azından bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının farkında olarak evime gidecek ve sabah güneş doğduğunda artık eskisi gibi olmayacağına söz verip gücüm nispetinde mücadele edebilirdim... Rotamı en azından mobbing uygulayan zihniyetler den çevirip daha derin bir okyanusta kaybolmayı yeğleyebilirdim... Ve işte... Telefonuma düşen bir mesaj düşüncelerimde ne kadar kararlı olmam gerektiğinin altını çiziyordu; "Yeni Rotayı netleştir, evin yolu her halükârda belli zaten… Vesselam" Yol ayrımındaydım. Hissediyordum. Evimin, işimin yolu değişecek yeni yüzler yeni seslere karışacaktım... Ne kadar öfkeye sarılmış bir kalem olsa da hakikat hiçbir şekilde değişmez. Siz bunu benden daha iyi bilirsiniz. Lâkin naçizane tavsiyem dostça tabi; nimetten saydığınız insanların lokması olmayın... Kim ne derse desin her şeyin başında tek bir rota var İNSAN KALABİLMEK... İnsansızlara rağmen.
Ekleme Tarihi: 11 Nisan 2025 -Cuma

Rotasız Gemi

Rotası olmayan bir gemi okyanusta döner durur... 

-Ayağıma dolanan şu çamurları temizleyeyim sonra rota oluştururum...

-Çamurlar hep olacak hayatının her bir alanında. Sen küçük şeylere takılmış birilerine bir şey ispat etme derdindesin...

Evet, evet hepimiz bu şekilde değil miyiz? Ailemize, çevremize hayatımızın içerisinde yer alan herhangi birilerine bir şeyleri ispat etmeye çalışıyoruz... Peki, neden? Birilerine bir şeyleri anlatmaya çalışırken kendimiz ile ilgili neleri kaçırdığınızın farkında mısınız? 

9 Nisan. Saat 23'e geliyor. Halkalıdayım... İstanbul'un bir köşesinde neredeyse... Nasipse Gebze'ye gideceğim rotası olan bir trenle... Bugün buraya neden, nasıl geldiğimi düşündüm. Anlatılanların ve verilen öğütleri kulak ardına atmak ne mümkün! 

Evin yolunu bulmak zor değildi ama kendi yolunu bulamamış henüz bir rota oluşturamamış benliğimi koyacak bir yer bulamıyorum. İç hesaplaşma gibi bir şeydi bu...Yemekten sonra kalkacaktım. Nitekim öylede oldu. Lâkin para ile elde edemeyeceğim tecrübeler karşımda oturmuş insanlardan alıyordum...

Çantamda taşıdığım kitabın ağırlığını hissettim. Okumaya devam etsem mi etmesem mi diye düşündüm ama yok şuan değil. Yolum çok uzun, dert ettiğim sözleri kusunca...Belki...

Sakin biri değildim. Hiçbir zamanda olamadım. Tez canlıydım ve bir de aşırı meraklı… Aaa kardeşimin tabirini unutmayayım; "Tahammülsüz" ...

Yapılan ne haksızlığa dur diye biliyordum nede susmayı becerebiliyordum. Korkum yoktu bir şeyden. Başıma bir şey gelecekmiş, şu olacakmış diye düşünen tiplerden de değildim... ben, deli cesareti var diyordum bugün cahil cesareti olduğunu gösterir nitelikteydi cevapsız kalmış satırlar...

Öfkeliyim... Olabildiğince çok. Okyanusta ne işin var deyip sorgularken, içinde bulunduğum durumu sosyal medyadan gördüğüm bir söz özetliyor... " bir yerlerde var olduğunu bilmek..." Susturuyorum kendimi... Onun susturduğu gibi...

Yeşilköy istikametindeyken nereli olduğunu bile bilmediğim, konuştukları dili dâhi anlam veremediğim yedi sekiz kişilik bir grup trene bindi... Öfkeyle bürünmüş gözlerimle bir bakış atıp, başımı eğdim...Asıl bunlardı, rota sahibi... bulundukları ülkeden Türkiye'ye gelip sınırlarını çizmiş, hedeflerini belirlemişlerdi... 

Bütün inancımı yitirmiş gibiyim. Dağın taşın altına saklamak istediğim insanlığımı bir daha gün yüzüne çıkarmak istemiyorum... Avazımın çıktığı kadar bağırmak ne demek hiç denememiş biri olarak bunu nasıl ifade edebilirim bilmiyorum... Bugün o kadar ses ve bir o kadar da yüzle karşı karşıya kaldım ki biran önce inime gidip bir daha oradan çıkmak istemiyorum... Korkaklık değil bu yorgunluk. Bu yaşta mı? Diye soruyorum kendi kendime… Bunca mücadele nereye gidecek diye ikinci bir soru yöneltiyorum... 

Rota... Rota neydi? Daha bir mermeri delmeyi beceremeyen ben, damlanın sürekliliğinden nasıl bahsedebilirim... Dört sene önce kelam sultanım hedefin ne dediğinde verdiğim tek cevaptı; "kaybettiğim insanlığımı bulmak" Peki, şimdi ne oldu da kaybettiğim ve bulduğum bir şeyi tekrardan yok etmek istiyordum...

Öfke...öfkem rotama engel oluyordu. Küçük insanlara çok zaman ayırıyor olmamız bizi bu duruma getiriyordu... Fikir büyüğü olurum diyen bir büyüğüm "rahat ol" derkende aslında bu kadar düşünme demek istiyordu... Verdiği en güzel örgütlerden bir tanesiydi; kısa ve net... Aslında o da biliyordu rahat biri değildim... Teselli sözlerinden biriydi, sağ olsun...

Oturup kalktığım insanlara baktım... Tabiri uygunsa hepsi de kalbur üstü, üst düzey dedikleri insanlardı. Ve onlarla aynı masadaydım. Konuşuyor, dinliyor iki kelamın belini büküyorduk... istediğim bu değildi... Ne istiyorsun? Sorusuna da verecek cevap bulamıyordum. Ama beni mutlu eden, mutlu edecek şeyler buralarda değildi fark ediyordum... Rotamı çizmek için geç kaldım diyorum kendi kendime... Sebepleri düşünürken son dört seneye kadar askeriyeye girebilmek için nasıl mücadele ettiğimi ve koştuğum bütün yolların nasıl kapandığını hatırladım... Küstüm oynamıyorum mi diyorsun? Dedi karşımdaki adam...

Elbette değildi, elbette küsmedim ama ne yapayım ne yapmam lazım sorusunu soramıyorum... Hedefi olmayan gemi gibiyim... Küçük mutluluklar ile mutlu olup evime ekmek götürmek şu an yetiyor... Küçük mutluluk neydi? Yazmak, okumak, sohbetini sevdiğin birkaç dostla hasbihal... Bu mu? 

Bilinmezlikler içinde rota çizilmiyordu... Bütün heybetimle oturdugum yerden kalkarken uzatılan bütün elleri sıkıp veda ediyorum...  Yapacak bir şey yok... Artık yapabileceğim bir şey kalmadı ....En azından bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının farkında olarak evime gidecek ve sabah güneş doğduğunda artık eskisi gibi olmayacağına söz verip gücüm nispetinde mücadele edebilirdim... Rotamı en azından mobbing uygulayan zihniyetler den çevirip daha derin bir okyanusta kaybolmayı yeğleyebilirdim...

Ve işte... Telefonuma düşen bir mesaj düşüncelerimde ne kadar kararlı olmam gerektiğinin altını çiziyordu; "Yeni Rotayı netleştir, evin yolu her halükârda belli zaten… Vesselam"

Yol ayrımındaydım. Hissediyordum. Evimin, işimin yolu değişecek yeni yüzler yeni seslere karışacaktım...

Ne kadar öfkeye sarılmış bir kalem olsa da hakikat hiçbir şekilde değişmez. Siz bunu benden daha iyi bilirsiniz. Lâkin naçizane tavsiyem dostça tabi; nimetten saydığınız insanların lokması olmayın... Kim ne derse desin her şeyin başında tek bir rota var İNSAN KALABİLMEK... İnsansızlara rağmen.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.