ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

Şans mı lütuf mu? ( Zül Celal-i Vel İkram)

Hayat ölüm ile yol üzerinde ince bir çizgide ve o çizgi üstünde ki bizler hayatı ya ıskalıyoruz yada tam on iki den vurup geçiyoruz yani bu hayatı ya üç buçuk atarak yada dört köşe yaşıyoruz tabi buna yaşamak denirse... Saat tam olarak kaç bilemiyorum ama büyüklerin tavsiyesi, bilhassa babamın esnaf olmasından kaynaklı çok erken saatlerde güne merhaba diyorum... Hepiniz duymuşsunuzdur " üzerime güneş doğmaz" sözünü... Yine o günlerden bir gün güneşin beton yığınlarının üzerine doğuşunu izledim ve beton yığınların içerisinde hala uyanmak bilmeyen insanları düşündüm... Hayat ne garip diyesim geldi... Geceden gündüze döndü vakit onca badirelerin üzerinden... 'Yaş kemale erdi', hemen hemen hepiniz bu sözü de duymuşsunuzdur ve bunun yanında eklenen; 'yaşının vermiş olduğu olgunluk var-yok' diye...Galiba olgunluk denen şey bazı şeylerin şans mı yoksa lütuf mu? denklemini kurmak...İnsan ne zaman ölür, ne zaman doğar bilemiyorum ama bildiğim ve bu yaşımda öğrendiğim birşey var ki hayat bize bahsedilmiş güzellikler ile dolu... Bunun en canlı örneğini geçenlerde bir arkadaş ile otururken daha iyi anladım... Arkadaş "bu hayatı yaşanacak kadar değerli bulmuyorum" dedi. Haklısın bu hayat yaşanılması zor dedim elimizde kor ateş ne yana dönsek hendek kendimizden bile şüphe ediyoruz dedim. Arkadaş bu cevaptan cesaret almış olacak ki " bu hayata gelmek istiyor musun? Diye bana sormadılar bende ölme hakkımı kılmak istiyorum" Dedi... Gayet sakın hiç bir tepki vermeden haklısın sen şimdi ne yap biliyor musun şu an tutunduğun son bir umuda bak bir sınır çizgisi çiz dediğin zaman dilimi içinde eğer istediğin şey olmazsa çek vur kendini sen zaten fazlalıksın, niye yaşıyorsun ki , millet bir kaç gün ağlar sızlar geçer" dedim... Arkadaş şok! Böyle bir tepki beklemiyordu tabi... Niyetim onu intihara teşvik etmek değil aksine yaptığının bir saçmalık olduğunu belirtmekti... Sana bir can verilmiş, ağzımızda sakız yaptığımız o " canım" kelimesi kadar basit değil ama bu " can" ... bu can sana, sizlere lütuf edilip bahsedilmiş yani sen değerli olduğun için can sana emanet edilmiş sen yada sizler kim oluyorsunuz ki bu canı ben istemiyorum diyorsunuz... Hayat çok garip! Gerçekten de...Çok terbiyesiz bir hal aldık canım! Bu nedir? Asıl mayadaki hamuru inceleyip ölmeden ölmeyi bilmek lazım yani şans mı lütuf mu bilmek gerek.. Ölü bir yaşam içinde yeniden doğmak nedir hissetmesi lazım insanın... Araştırıcı, yenilikçi, bağlayıcı ve meraklı olması lazım..." İşlediğin ele öğrendiğin kendine" hesabı bir muhasebe yapıp hayata farklı pencereler açması lazım . bu hayat ev, iş arası ye, iç, üremeden ibaret değil fark etmek gerek ... Yaş 32 oldu... Ve ben 32 yaşımda "zül celali Vel İkram" ne demek öğrendim. Daha önce defaten duyduğum bir kelime olmasına rağmen cümlenin kavramı hayatım ile bağdaştı. Celalin ardından gelen hikmet ve karşıma çıkan insanlar ve olaylar neticesinde Gecenin karanlığından gündüze döndüm, güneş evimin duvarlarına değil gönlüme doğdu, oluşan sıkıntılardan sıyrılıp bir yola yoldaş oldum... Bana lütuf edilen ama şans olmadığı şu hayata tekrardan merhaba dedim... Günü, güneşi tekrardan selam verip ağaçtaki yeşil bir dalı canlı niyetine dokunup bir çift kelam ettim... Kendi kendime konuşmayı, cevap aramayı yalnız iken bir alem olmayı öğrendim... Velhasıl kelam hayırlı yaşamayı değil bunun yanında hayırlara da vesile olmayı dilemeyi... Bir gönül de çiçek açmayı, açtırmayı... Öldüğümde semerimin değil eserimin kalmasını gibi gibi..... * Önce yandır kül öyle, küllerimi savur her yere kul eyle... Yol üzerinde bir levha söyle... Seferi satırlarım, handan bir çehre arar, çehren yirmi kilometre ötede yarınları saklar... Olan ne akşamda nede sabahtayım öbür tarafın biletini kesmiş duraktayım, yol üzeri işaret ver kaçayım... Onca sene aratırsın bir ihtiyarın yoluna yoldaş kılarsın, yol bilmem, iz bilmem eskir pabuçlarım... Sen beni yak, ben kendimi aramaktayım... İhtiyarın yaşı ilerde, gönlü yanmış il il gezmekte. Yakacak bir yürek istemekte... Ona yoldaş kıl kendimi ataşlara atayım kül değil kul olayım...* Hayat denen şu garip hanemizde yolumuzu ve yol levhamızı iyi seçmemiz umudu ile bir gönüle yoldaş kalın, insan kalın...
Ekleme Tarihi: 18 Şubat 2022 - Cuma

Şans mı lütuf mu? ( Zül Celal-i Vel İkram)

Hayat ölüm ile yol üzerinde ince bir çizgide ve o çizgi üstünde ki bizler hayatı ya ıskalıyoruz yada tam on iki den vurup geçiyoruz yani bu hayatı ya üç buçuk atarak yada dört köşe yaşıyoruz tabi buna yaşamak denirse...

Saat tam olarak kaç bilemiyorum ama büyüklerin tavsiyesi, bilhassa babamın esnaf olmasından kaynaklı çok erken saatlerde güne merhaba diyorum... Hepiniz duymuşsunuzdur " üzerime güneş doğmaz" sözünü... Yine o günlerden bir gün güneşin beton yığınlarının üzerine doğuşunu izledim ve beton yığınların içerisinde hala uyanmak bilmeyen insanları düşündüm... Hayat ne garip diyesim geldi... Geceden gündüze döndü vakit onca badirelerin üzerinden...

'Yaş kemale erdi', hemen hemen hepiniz bu sözü de duymuşsunuzdur ve bunun yanında eklenen; 'yaşının vermiş olduğu olgunluk var-yok' diye...Galiba olgunluk denen şey bazı şeylerin şans mı yoksa lütuf mu? denklemini kurmak...İnsan ne zaman ölür, ne zaman doğar bilemiyorum ama bildiğim ve bu yaşımda öğrendiğim birşey var ki hayat bize bahsedilmiş güzellikler ile dolu... Bunun en canlı örneğini geçenlerde bir arkadaş ile otururken daha iyi anladım... Arkadaş "bu hayatı yaşanacak kadar değerli bulmuyorum" dedi. Haklısın bu hayat yaşanılması zor dedim elimizde kor ateş ne yana dönsek hendek kendimizden bile şüphe ediyoruz dedim. Arkadaş bu cevaptan cesaret almış olacak ki " bu hayata gelmek istiyor musun? Diye bana sormadılar bende ölme hakkımı kılmak istiyorum" Dedi... Gayet sakın hiç bir tepki vermeden haklısın sen şimdi ne yap biliyor musun şu an tutunduğun son bir umuda bak bir sınır çizgisi çiz dediğin zaman dilimi içinde eğer istediğin şey olmazsa çek vur kendini sen zaten fazlalıksın, niye yaşıyorsun ki , millet bir kaç gün ağlar sızlar geçer" dedim...

Arkadaş şok! Böyle bir tepki beklemiyordu tabi... Niyetim onu intihara teşvik etmek değil aksine yaptığının bir saçmalık olduğunu belirtmekti... Sana bir can verilmiş, ağzımızda sakız yaptığımız o " canım" kelimesi kadar basit değil ama bu " can" ... bu can sana, sizlere lütuf edilip bahsedilmiş yani sen değerli olduğun için can sana emanet edilmiş sen yada sizler kim oluyorsunuz ki bu canı ben istemiyorum diyorsunuz... Hayat çok garip! Gerçekten de...Çok terbiyesiz bir hal aldık canım! Bu nedir?

Asıl mayadaki hamuru inceleyip ölmeden ölmeyi bilmek lazım yani şans mı lütuf mu bilmek gerek.. Ölü bir yaşam içinde yeniden doğmak nedir hissetmesi lazım insanın... Araştırıcı, yenilikçi, bağlayıcı ve meraklı olması lazım..." İşlediğin ele öğrendiğin kendine" hesabı bir muhasebe yapıp hayata farklı pencereler açması lazım . bu hayat ev, iş arası ye, iç, üremeden ibaret değil fark etmek gerek ... Yaş 32 oldu... Ve ben 32 yaşımda "zül celali Vel İkram" ne demek öğrendim. Daha önce defaten duyduğum bir kelime olmasına rağmen cümlenin kavramı hayatım ile bağdaştı. Celalin ardından gelen hikmet ve karşıma çıkan insanlar ve olaylar neticesinde Gecenin karanlığından gündüze döndüm, güneş evimin duvarlarına değil gönlüme doğdu, oluşan sıkıntılardan sıyrılıp bir yola yoldaş oldum... Bana lütuf edilen ama şans olmadığı şu hayata tekrardan merhaba dedim... Günü, güneşi tekrardan selam verip ağaçtaki yeşil bir dalı canlı niyetine dokunup bir çift kelam ettim... Kendi kendime konuşmayı, cevap aramayı yalnız iken bir alem olmayı öğrendim...

Velhasıl kelam hayırlı yaşamayı değil bunun yanında hayırlara da vesile olmayı dilemeyi... Bir gönül de çiçek açmayı, açtırmayı... Öldüğümde semerimin değil eserimin kalmasını gibi gibi.....

* Önce yandır kül öyle, küllerimi savur her yere kul eyle... Yol üzerinde bir levha söyle...

Seferi satırlarım, handan bir çehre arar, çehren yirmi kilometre ötede yarınları saklar...

Olan ne akşamda nede sabahtayım öbür tarafın biletini kesmiş duraktayım, yol üzeri işaret ver kaçayım...

Onca sene aratırsın bir ihtiyarın yoluna yoldaş kılarsın, yol bilmem, iz bilmem eskir pabuçlarım... Sen beni yak, ben kendimi aramaktayım... İhtiyarın yaşı ilerde, gönlü yanmış il il gezmekte. Yakacak bir yürek istemekte...

Ona yoldaş kıl kendimi ataşlara atayım kül değil kul olayım...*

Hayat denen şu garip hanemizde yolumuzu ve yol levhamızı iyi seçmemiz umudu ile bir gönüle yoldaş kalın, insan kalın...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.