"Bir nisan ikindisi...
Bağrımda bir çiçek yolunu kaybetmiş mezrada, ağıt yakılırken,
Vakit kurşun sessizliği yüreğimin kuytusunda.
Sırf senin çiçeklerin yeşersin diye, toprak dolduruyorum ben..."
...
Gerçekle yaralanmak, bir yalanla oyalanmaktan iyidir.
... Bir yalana mı inanmak isterdik yoksa olmasını istediğimiz gibi mi inandırırdık kendimizi...?
Her seferinde tabiri uygunsa tosladığımız duvar, hâlâ bir ders aldırmazken söylenen sözlerin değil de düşüncelerin askıda kalmasını nasıl olurda kaldırır hâle geldik. Geldik mi? Bana kalırsa geldik, çünkü çoğu olayları sinemize çekerken, asıl davranışlarımızı sergileyemez olduk. En büyük korkuydu, kaybetme korkusu... Unutmayın! Kazanılmamış bir şey kaybedilmez...
Bastırılmış bütün duygu ve düşüncelerin değerli olduğunu sadece biz biliyorduk. Karşı tarafın ne dediği, ne yaptığı ya da ne yapmak istemediğini kendimize göre ayarlamaya çalıştık, olmaz! Biz, bizler değer verdiğimiz için değerliydi bazı duygular.
Ders niteliğinde olur bazı şeyler. Zaten karşı tarafta denemek isteyebilir sizi. Ölçer duygularınızı, düşüncelerinizi. Düşünmez doğru mu, yanlış mı diye... Sevgi sınanır mı? Öğrenin! Her şeyin herkese söylenmemesi gereken bir ortamdayız.
Kime, neden, nasıl yenildik? Yok yok bu yenilgi değildi herhangi biride yoktu ortada. Duygular vardı ve kendi iç dünyamızda büyüttüğümüz düşünceler ... Kimseye hesap vermek zorunda olmadığımız. Boş verin! Kimi nasıl seviyor iseniz sevin...
Mâna âlemine dalın, dallarınızın kırıldığını bakmayın... Kırıldığı yerden yeşerir umutlar. Belki de yeşermek için kırılmıştır bazı şeyler. Yanlış anlamayın bu avuntu değil. Sizi kıran insan ya da insanlarla devam edin demiyorum, zaten etmeyin de... Sadece biri sizi kırdı diye yeşermekten korkmayın... Yarayı kimin açtığı ile kimin kapattığı çok önemli. Son olarak insan değer gördüğü yerde güzelleşir...Bundan sonra ne yorun nede YORULUN...
Can ile dostlar, can ile...
