ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

Zamanın Kuyusuna Düşmek (Serinhisar)

Adı gibi serin, adı gibi saklı bir yurt köşesiydin. Denizli’nin yürek atışlarından biri, dağların koynuna sokulmuş, yoğrulmuş bir ekmek gibi... Sabah, güneş henüz uyanmamışken, Tandır dumanı gibi yükselirdi evimizden sokaklara umut... Evlerin arasında sessizce dolaşır, kimine geçmişi yad ettirirken, kiminin pencere aralığından odalarına sızıp taş gibi otururdu içine... Her taşta bir hikâyen vardı. Rahmetli dedemin tahta kapısındaki o kilit kadar eski bir duayı gizliyordun... Ve çömleğin... Topraktan doğup ateşle yoğrulurken, emeğin suskun bir destanını yazıyordun... Çömlekçinin eli, çarkın üzerinde zamanı döndürürken bir ömür geçip gidiyordu... Oysa yavaş yavaş öğretiyordu sabırla beklerken yeniden şekillenmeyi... Serinhisar, Sadece bir ilçe değildi haritada, Annemin sabırlı gözleri, babamın tek ayak üstünde verdiği mücadele, ustanın nasırlı elleri, bir pazarcının soğukta çıkan nefesi ve biz çocukların tandır başında kurduğu düşlerdi... Yenice Mahallesi'nin yokuşları kadar yorucu, Pınarcık Mahallesi kadar inişleri huzurlu, yolun altındaki (Cumhuriyet Mahallesi) yol kadar toprak kokuluydu... Mezarlığa uzanan geniş yolun, soldaki kaymakamlık binası ve okullara inat mezarlığa çıkardı yolun. Dinlemezdin, okur mu, yazar mı? Koltuğa sevdası olan var mı? Diye. Peki, mezarlığın yanında ki sanayi sitesine ne demeli?  Ölümden sonra bir şeyin tamiri olmaz! Demenin şekliydi, bence... Bir yudum kekik kokardın, tütün kokusuyla karışmış... Bir tas ayran olur, yaz sıcağında harman dövenlerin dostu olurdun... Ah be Serinhisar! Sen sessizliğimin en büyük sebebi, Dile getirmeye korktuğum türküm... Ekmeğini yiyemediğim ocağım... İçten, hiçliğe yolculuğum... Sen, her gidenin kalbinde bıraktığı, Sıcak, serin, unutulmaz bir izsin… Sende zamanı dinlemek diye bir şey var. Dağın eteğinde usulca kurulmuş, Rüzgârı kekik ve tütün; buğday- arpa kokan, İnsanı emektar olup, leblebi tavalarında alın teri akıtan... Zaman sende hep başka akar, Dakikalar değil, hatıralar birikir koynunda... Ve ben o eski kütüphaneni hatırlarım... Tozlu raflar arasında uyuyan kitaplar, Biraz unutulmuş, biraz da kutsanmış gibi... Camdan süzülen ışık, sayfaların arasına düşer, Her satırda bir çocuğun izi, Her köşeden fısıldayan bir geçmiş… Hele baktım mıydı balkonundan uzayıp giden yolu... Off! O kütüphane, Sadece kitapların değil, Hayallerin de saklandığı bir yerdi. Küçük bir sandalyede oturur, Bilinmeyen şehirlerde gezinirdim gözlerimle... Dışarıda dünya değişir, Ama içimde hep o sessizlik kalırdı. Evden dışarıya kaçışlarımın tek sığınak noktası... Ve eski çarşı meydanın… Sabahları kalabalık, akşamları hatıra. Kahvehanenin önünde oturan bir yığın hikâye... Bir bakkalın kepenk sesi, Ihlamur ağacının altında birbirine karışan kahkahalar, Zaman çarşının taşlarına sinmiş. Bir ayakkabı tamircisinin yüz çizgisinde, Bir esnafın vitrini silerken ki bakışında, Kütüphanenin karşısındaki o ayakkabıcıda, Terzinin makasının arasında, berberin tarağında... İnsan, unuttuğunu sanır; Ama Serinhisar, hatırlatmasını bilirdi kendini... Bilgiçti, adamı önce tartar sonra sarardı... Haritada çok da yer edinemese de yüreği büyüktü. Ah be Serinhisar! Sen geçmişin sıcak ekmeği, Bugünün yumuşak serinliğisin. Tütün kokulum! Sarı yazlarından süzülen sabırdın sen. Tarlada terle yoğrulur, güneşle kurur, Her demetin bir ömür, Her yaprağın bir hikâyeydi... Tütün kokusu siner avuçlara ve yediğim her lokmaya... Babamın "Allah bundan ekmek yedirmesin." diye ettiği dua salınır kalemimin ucuna... Babasının sırtındaki sepet gibi taşıdığı yüktü yıllarca. Kurutmalık iplerde asılı çocukluğu vardı. Her biri rüzgârla sallanırken Kim bilir, geçmişi fısıldardı aklınca... Ve ben… Ne zaman güneşte kurumuş bir yaprak görsem, Serinhisar’daki o yaz günlerini hatırlıyorum. Uzun uzun dağları izler, hep gitme peşinde olan ruhumu oradan oraya kovalardım... Çocukluğumun en çetin kışları yatıyordu çamurlu toprak yollarında... Her gün yürüdüğüm yolun çilesini, yeşil lastik ayakkabıları atınca fark ettim... Zaman değişiyordu. Zamanla birlikte insanlar... Topuklu siyah ayakkabıyı okula giyip gitmenin hayalini kurarken, montumu çaldırmanın faturasını kesiyordu soğuk... O zamanlardan belliydi, yollara teşne olacağım. Mahalle gazetesi çıkarıp, pirket duvarlara astığım yazılarla tanınacaktım. Sevenimiz kadar sevmeyenimiz olacak, yırtıp atacaktı satırlarımızı... Ve ben, akşam ezanından önce sofraya oturamamanın cezasını başımı yastığa aç koyarak ödeyecektim... Ne güzel büyüttün be Serinhisar! Ne güzel öğrettin kendi başımızın çaresine bakmayı... Sen bu yüzden Denizli'nin yüreğinden Anadolu'ydun... Beni büyütüp, lâkin doğurmayan...
Ekleme Tarihi: 09 Ağustos 2025 -Cumartesi

Zamanın Kuyusuna Düşmek (Serinhisar)

Adı gibi serin, adı gibi saklı bir yurt köşesiydin.

Denizli’nin yürek atışlarından biri, dağların koynuna sokulmuş, yoğrulmuş bir ekmek gibi...

Sabah, güneş henüz uyanmamışken,

Tandır dumanı gibi yükselirdi evimizden sokaklara umut...

Evlerin arasında sessizce dolaşır, kimine geçmişi yad ettirirken, kiminin pencere aralığından odalarına sızıp taş gibi otururdu içine...

Her taşta bir hikâyen vardı. Rahmetli dedemin tahta kapısındaki o kilit kadar eski bir duayı gizliyordun...

Ve çömleğin...

Topraktan doğup ateşle yoğrulurken, emeğin suskun bir destanını yazıyordun...

Çömlekçinin eli, çarkın üzerinde zamanı döndürürken bir ömür geçip gidiyordu... Oysa yavaş yavaş öğretiyordu sabırla beklerken yeniden şekillenmeyi...

Serinhisar,

Sadece bir ilçe değildi haritada,

Annemin sabırlı gözleri, babamın tek ayak üstünde verdiği mücadele, ustanın nasırlı elleri, bir pazarcının soğukta çıkan nefesi ve biz çocukların tandır başında kurduğu düşlerdi...

Yenice Mahallesi'nin yokuşları kadar yorucu, Pınarcık Mahallesi kadar inişleri huzurlu, yolun altındaki (Cumhuriyet Mahallesi) yol kadar toprak kokuluydu...

Mezarlığa uzanan geniş yolun, soldaki kaymakamlık binası ve okullara inat mezarlığa çıkardı yolun. Dinlemezdin, okur mu, yazar mı? Koltuğa sevdası olan var mı? Diye. Peki, mezarlığın yanında ki sanayi sitesine ne demeli? 

Ölümden sonra bir şeyin tamiri olmaz! Demenin şekliydi, bence...

Bir yudum kekik kokardın, tütün kokusuyla karışmış...

Bir tas ayran olur, yaz sıcağında harman dövenlerin dostu olurdun...

Ah be Serinhisar!

Sen sessizliğimin en büyük sebebi,

Dile getirmeye korktuğum türküm...

Ekmeğini yiyemediğim ocağım...

İçten, hiçliğe yolculuğum...

Sen, her gidenin kalbinde bıraktığı,

Sıcak, serin, unutulmaz bir izsin…

Sende zamanı dinlemek diye bir şey var.

Dağın eteğinde usulca kurulmuş,

Rüzgârı kekik ve tütün; buğday- arpa kokan,

İnsanı emektar olup, leblebi tavalarında alın teri akıtan...

Zaman sende hep başka akar,

Dakikalar değil, hatıralar birikir koynunda...

Ve ben o eski kütüphaneni hatırlarım...

Tozlu raflar arasında uyuyan kitaplar,

Biraz unutulmuş, biraz da kutsanmış gibi...

Camdan süzülen ışık, sayfaların arasına düşer,

Her satırda bir çocuğun izi,

Her köşeden fısıldayan bir geçmiş…

Hele baktım mıydı balkonundan uzayıp giden yolu...

Off!

O kütüphane,

Sadece kitapların değil,

Hayallerin de saklandığı bir yerdi.

Küçük bir sandalyede oturur,

Bilinmeyen şehirlerde gezinirdim gözlerimle...

Dışarıda dünya değişir,

Ama içimde hep o sessizlik kalırdı.

Evden dışarıya kaçışlarımın tek sığınak noktası...

Ve eski çarşı meydanın…

Sabahları kalabalık, akşamları hatıra.

Kahvehanenin önünde oturan bir yığın hikâye...

Bir bakkalın kepenk sesi,

Ihlamur ağacının altında birbirine karışan kahkahalar,

Zaman çarşının taşlarına sinmiş.

Bir ayakkabı tamircisinin yüz çizgisinde,

Bir esnafın vitrini silerken ki bakışında,

Kütüphanenin karşısındaki o ayakkabıcıda,

Terzinin makasının arasında, berberin tarağında...

İnsan, unuttuğunu sanır;

Ama Serinhisar, hatırlatmasını bilirdi kendini...

Bilgiçti, adamı önce tartar sonra sarardı...

Haritada çok da yer edinemese de yüreği büyüktü.

Ah be Serinhisar!

Sen geçmişin sıcak ekmeği,

Bugünün yumuşak serinliğisin.

Tütün kokulum!

Sarı yazlarından süzülen sabırdın sen.

Tarlada terle yoğrulur, güneşle kurur,

Her demetin bir ömür,

Her yaprağın bir hikâyeydi...

Tütün kokusu siner avuçlara ve yediğim her lokmaya...

Babamın "Allah bundan ekmek yedirmesin." diye ettiği dua salınır kalemimin ucuna...

Babasının sırtındaki sepet gibi taşıdığı yüktü yıllarca.

Kurutmalık iplerde asılı çocukluğu vardı.

Her biri rüzgârla sallanırken

Kim bilir, geçmişi fısıldardı aklınca...

Ve ben…

Ne zaman güneşte kurumuş bir yaprak görsem,

Serinhisar’daki o yaz günlerini hatırlıyorum.

Uzun uzun dağları izler, hep gitme peşinde olan ruhumu oradan oraya kovalardım...

Çocukluğumun en çetin kışları yatıyordu çamurlu toprak yollarında...

Her gün yürüdüğüm yolun çilesini, yeşil lastik ayakkabıları atınca fark ettim...

Zaman değişiyordu. Zamanla birlikte insanlar...

Topuklu siyah ayakkabıyı okula giyip gitmenin hayalini kurarken, montumu çaldırmanın faturasını kesiyordu soğuk...

O zamanlardan belliydi, yollara teşne olacağım.

Mahalle gazetesi çıkarıp, pirket duvarlara astığım yazılarla tanınacaktım.

Sevenimiz kadar sevmeyenimiz olacak, yırtıp atacaktı satırlarımızı...

Ve ben, akşam ezanından önce sofraya oturamamanın cezasını başımı yastığa aç koyarak ödeyecektim...

Ne güzel büyüttün be Serinhisar!

Ne güzel öğrettin kendi başımızın çaresine bakmayı...

Sen bu yüzden Denizli'nin yüreğinden Anadolu'ydun...

Beni büyütüp, lâkin doğurmayan...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Bakican
(10.08.2025 00:48 - #454)
Kelamın daim ruhun Engin kalemin keskin olsun
Çeribaşı Teşekkür ederim Bakican Bey Saygılar
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.